7: Altı Yapraklı Papatya

654 45 10
                                    

Yazım yanlışı olan pasajlara yorum bırakırsanız sevinirim. İyi okumalar.

İnsan zihni çok tuhaftı; ona binlerce oyun oynayıp bütün bunların gerçek olduğuna da insanı kolayca inandırabilirdi. Sanırım başıma gelen şu an tam olarak buydu. Zihnim benimle fena halde dalga geçiyordu. Aksi halde içine bulaştığım iş boyumu aşar nitelikte bir işe benziyordu.

"Kimsin sen, ne işin var evimde?" gözlerimi gözlerinden ayırmazken tokalaşmak için kaldırdığı elini indirdi. Bakışlarımı eline indirmesem de hareketlerini görüyordum. 

Elini giydiği takım elbisenin iç cebine doğru uzatıyordu ki, silahımı daha çok yaklaştırdım.

"Kaldır ellerini, hareket etme!" uyarımla ellerini omuz hizasında kaldırıp teslim olurmuş gibi yaptı ama yüzü beni ciddiye almadığını gösteriyordu. Tavırları karşısında sinirimin bozulmasıyla kaşlarımı çattım.

"Sakin olun komiserim, kimliğimi gösterecektim sadece." dediğinde çatılı kaşlarımı düzeltmeden başımla kimliğini çıkartması için izin verdim.

"Yanlış bir hareketini görürsem, alnının çatına yersin mermiyi." başını sallayarak tekrar ceketin cebine uzandı. Yüzündeki ukala gülümseme sinirimi bozuyordu.

Cebinden çıkardığı siyah deri cüzdanı gördüğümde vermesi için sol elimi uzattım.  Cüzdanı avucuma bıraktığında silahı indirmeden, sol elimle aralayıp içindeki resmi kimliğe baktım. 

"Ulusal Güvenlik Teşkilatı mı?" kimlik her ne kadar resmi mühürlü bir kimlik olsa da böyle bir kurumun varlığından haberdar değildim. 

"Evet, muhtemelen duymamışsındır. Oldukça gizli bir kuruluş." dediğinde silahımı indirsem de tedbiri elden bırakmış değildim.

"Evimde ne aradığınızı sorabilir miyim?"  aklımda onlarca soru vardı ve her birini bir an önce sormak istiyordum.

"Oturalım mı?" sorusunu başımı onaylayarak cevapladım. Normalde bu teklifi ev sahibinin yapması gerekirdi, tabi misafiri izinsizce girmemiş olsaydı. 

O kalktığı tekli koltuğa otururken, ben de hemen çaprazında kalan gri renkli kanepeme oturdum. Vücudumu ona bakacak şekilde döndürdüm ve beklemeye başladım. 

"Sizi dinliyorum." 

"Daha önce de söylediğim gibi, sınavı geçtiğin için seni teşkilatla tanıştırmak adına buradayım." sözleri, düzelen kaşlarımı sorgularcasına çatmama neden olmuştu.

"Her hangi bir sınava başvurduğumu hatırlamıyorum." sesim de bir şeyleri sorguladığımı belirtir nitelikteydi ki, ben birçok şeyi sorguluyordum.

"Bu başvurabileceğin bir sınav değil Gonca." samimi konuşması dikkatimden kaçmamıştı. "İstersen en başından başlayayım; böylece kafan da karışmamış olur. " dediğinde başımı sallayarak onu onayladım.

"Bağlı olduğum kuru, yani UGT, 46 yıl önce devletin derin yapılanmaları tarafından kuruldu. Bu teşkilatın kurulması senin de keşfetmiş olduğun zaman geçidinin bulunmasından bir yıl sonrasına tekabül ediyor." deyip arkasına yaslandı ve kollarını koltuğun kolçaklarına yasladı.

"Yani devlet bu durumun farkında mı?" aradaki bağlantıyı kurduğumda hayretle mırıldanmıştım.

"Devletin görünen yüzü değil, ama derin devlet farkında ve durumu ülkenin lehine olacak şekilde kullanmaya çalışmak için bizim birimi kurdu." tamam, bu işin boyumu aştığının zaten farkındaydım ama bu denli büyük boyutlarda olduğu asla tahmin edemezdim.

ZAMAN SARNICIWhere stories live. Discover now