19: Köşebaşı Yalnızlığı

523 51 10
                                    

Oylar neyse de bol yorum yaparsanız sevinirim. Çünkü okumak çok keyifli.

"Sizi dinliyorum." ikimizin arasında mekik dokuyan bakışları özellikle benim üzerimde geziniyor, hesap sorar gibi bakıyordu.

Bizi koridorda o halde gördükten sonra, konuşmamıza bile izin vermeden apar topar odasına sokmuş, şimdi de bir komutan edasıyla oturduğu koltuğunda bizi hesaba çekiyordu. Biz ise karşısında, celladının boynunu vuracağı anı bekleyen mahkum gibi bekliyorduk.

"Konuşsanıza! Neydi demin şahit olduğum durum?" sorgulayan sesinin ardından derin bir nefes aldım.

"Sultanım-"

"Ne gördüyseniz o, validem." benim konuşmama izin dahi vermeden yaptığı açıklama tüm sağ duyumu yitirmem için yeter de artardı bile. Cümlesi bittiği anda ona dönen kızgın bakışlarımın farkında olacak ki, hiç benden tarafa dönmeden annesine bakmaya devam etti.

"Gerçekten mi?" kadının öfkeli sesi yerini heyecan ve mutluluk karışımı bir tona bıraktığında şaşkınlıkla oğlundaki bakışlarımı ona çevirdim. Kadının resmen sevinçten yüzü aydınlanmıştı.

"Sultanım-"

"Nişanı ne zamana yapalım?" gözlerim irice açılırken, karşımdaki anne oğulun beni konuşturmamak uğruna verdikleri çabaya şaşkınlıkla bakıyordum. Bir de ne demişti o; nişan mı? Resmen katakulliye getirip evlendireceklerdi beni.

Son bir çabayla mırıldandım: "Sultanım-"

"Neyse, ben en uygun zamanı seçerim. Siz çıkabilirsiniz." deyip daha biz çıkmadan kendisi ayrılmıştı bile odadan. Büyük bir heyecanla hareket ediyor, yerinde duramıyordu kadın.

Arkasından kapanan kapıyla birlikte hışımla şehzadeye döndüm. "Ne yaptığını sanıyorsun sen?" avını yavaşça yakalamak isteyen bir aslan gibi usulca yaklaşıyordum ona.

"Ne yapmışım ki?" bir de masum ayaklarına yatması yok mu... Etlerini dişlerimle parçalasam sönmezdi içimdeki öfke.

"Oynamayı bırak artık! Derdin ne lan senin?" yüzü ciddileşti.

"Lan mı? Hiç yakışıyor mu senin gibi bir şehzade nişanlısına." sinirle kemerimdeki hançeri çekip boğazına dayadım.

"Bana bak, benim canımı sıkma keserim gırtlağını." sakinleşmek adına derin nefesler almaya başladım. O ise öylece durmuş, boğazına dayadığım hançere rağmen keyifle beni izliyordu.

"Ama müstakbel nişanlım, hiç oluyor mu böyle?" konuştukça delirtiyordu beni hayvan oğlu hayvan! Hançeri biraz daha bastırıp, tekrar nefes terapisi uyguladım. Onu ve söylenmelerini bir süre dinlememem gerekiyordu yoksa sinirim her an tavan yapıp, hançeri batırmama neden olabilirdi. O da bunu fark etmiş olacak ki, susmayı becermişti. İsteseydi şimdiye kadar hançere müdahale ederdi ama bunun beni daha çok çıldırtacağını biliyormuş gibi, hiçbir karşılık veya savunma göstermiyordu bana karşı.

Biraz sakinleştiğimde, kapıya bir bakış attım ve hançerimi geri yerine koyup uzaklaştım ondan. "Suç ortağına söyle, en geç bir saat içinde sizi malum evde bekliyor olacağım." deyip sinirle çıktım odadan.

İnsanların yanından geçerken fırtınam herkese dokunmuş olacak ki, kimse yanıma gelip bir şey sormaya cesaret edemedi. Ama soramasalar da meraklı bakışlarını üzerimden eksik etmiyorlardı.

Taşlığa hiç uğramayıp hızımı alamadan saraydan çıktım. Halis'e gideceğimiz yerin talimatını verdikten sonra arabaya geçip düşünmeye başladım.

ZAMAN SARNICIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin