20. BÖLÜM

5.6K 357 124
                                    

Merhabaa?

Biliyorum bölüm gecikti. Özür dilerim.

Keyifli okumalarr.....

~Hayat sizin için mücadele etmeye değer Leydim. ~


Bir yandan kahvemi yudumlayıp diğer yandan da kargo paketlerimi açıyordum. Açarken kendime sövmeyi es geçmiyordum tabiki de. Hayır yani hangi akılla kargoları biriktirmiştim onu düşünüyordum.
Resmen bildiğiniz kendi kendime Çin işkencesi uyguluyordum burada.
Oflaya puflaya diğer kargoyu elime alıp ambalajını açarak içindeki kartonu çıkardım. Kartonun üzerindeki resimden anladığım kadarıyla sipariş ettiğim kupalardan biriydi. Kahve sever - seven değil- biri olarak kupalar benim için çok önemliydi. Nasıl ki makarnanın şekli makarnaya tat veriyorsa kupada aynı şekilde kahveye tat veriyordu.

Kartonu dikkatlice incelediğimde bu Eymen için yaptırdığım özel tasarım kupaydı. Ohm bence çok beğenecekti. Kartonun kapağını açıp kupanın zarar görüp görmediğine baktım kupa kesinlikle benden daha sağlamdı.
Dikkatlice kupayı takradan kartonun içine yerleştirdikten sonra kutuyu güvenli bir yere bıraktım.

Başka bir kargoyu elime alıp kartonu inceldim. Sanırım bunlarda kitaplarımdan bazılarıydı. Tek korkum kitapların hasarlı gelmiş olmasıydı. Eğer birşey olursa kargoyu geri teslim edemezdim. Bu yüzden tüm kargoları açarken bir yandan da korkuyordum.
Kartonu açıp içindeki kitapları dikkatli bir şekilde inceledim.
Vay be. Kitapları baloncuklarla sarmışlardı. Tabi kitaplar o kadar pahalı olunca öyle yapmaları gayet normaldi.
Kitaplar deyince.. Aklıma Eymen'in kitaplığı gelmişti. Oflaya puflaya ayağa kalkıp kartondan çıkardığım kitapları kucağıma alıp kitaplığıma yöneldim. Sırasıyla kitapları yerlerine yerleştirip tekrardan eski yerime oturdum.
Kartonun içindeki hediyeleri çıkarıp diğer hediyelerin yanına koydum. Şu dünyada kargonun yanına gelen yediyeyi sevmeyen kimse varmı cidden?

Şimdiden hediyelerden oluşan küçük bir tepeceik olmuştu bile.
Başka bir kargoyu daha alıp açtım. Bu da pijama takımımdı. Çalan telefonumla pijamayı yerine bırakıp yatağın üzerindeki telefonu uzanarak aldıktan aramaya cevapladım.

"Lidya? Akşam gelirken sana hangi tatlıyı getirmemi istersin?"

Levent'in sesini duymamla telefonu suratına kapattım. Tripliydim ben ona.
Depremin olduğu gün yani iki gün önce ben Eymlerin evini temizlemiş ve eve geçmiştim. Ama ne göreyim? Evde kimse yok. Bana her vermeden gitmişlerdi. İlk başta birine birşey mi oldu düşüncesiyle panik yapıp aramıştım hepsini. Ama hiçbiri yani dedem, Levent ve Kukuli aramalarıma dönmemişti. Eymen'e birşey oldu diye aklım çıkmıştı.
En sonunda biri lütfedip aramamı cevapladığında, tahmin ettiğim şey olmamıştı çok şükür. Timdekiler karargaha gitmiş benim üçlüde; Dedem, Levent, ve Kukuli ne olur ne olmaz diye hastaneye gitmişlerdi.

Telefonum gelen mesaj bildirimiyle bildirime tıkladım. Levent mesaj atmıştı.
Böyle akıllı olacaksın oğlum.

Komando Beyciğim:
Güzelim neden böyle yapıyorsun?

Tamam biz bir halt ettik ama sen yapma bari.

Siz:
Neden mi?

Haber vermeden gittiğiniz için olabilir mi?

Hemde öyle bir günde. Aklıma neler geldi haberiniz var mı?

Tabi Lidya kimin umrunda ki? Değil mi?

SEVDA BÜYÜSÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin