BÖLÜM 7: Sevgisizlik

1.3K 130 28
                                    

Başlamadan önce yıldızı parlatır mısın? 🌟

Günler gelip geçiyor Ateşle konuşmaya devam ediyordum.

O beni tanımaya çalışıyor bende hiç bıkmadan kendimi gizleyerek sorularına yanıt veriyordum.

Ondan çoğu şeyi gizlesemde asla yalan söylemiyordum.

Yalandan nefret ederdim ama bu işe kalkıştıktan sonra kendisine baya bir ihtiyacım olacağı kesindi.

Hâlâ nasıl bir anda cesaretlenip ona yazmıştım aklım almıyordu. Uzunca düşündüğüm ve sonra eyleme geçirdiğim bir plan değildi.

Kriz geçirdikten hemen sonra aklıma gelmiş ve Çiğdemin bu yakınlarda aldığı ama kullanmadığı hatı alarak telefonuma takmıştım.

Kendi ismime kayıtlı olan hatlardan yazmaya cesaret edemezdim, çünkü Ateş zeki bir adamdı ve hemen beni bulup kim olduğumu anlardı. Bu yüzden işimi garantiye almıştım.

En azından ben öyle zannediyordum.

Bana yazmak istemeyip ters cevaplar vermesi beni üzmüş olsada içimde bir yerlerde seviniyordum aslında. Ama sonra karşılık vermesi, işte bu her şeyi tepetaklak etmişti.

Gelecekte 'Ben denedim ama o yüz vermedi, bir adım dahi atmadı.' dememek için yazmıştım belkide.

Ama zaten bunun için çok kalmamış mıydım?

Adam 3 yıldır evliydi ve karısına deli gibi aşıktı. Onu geçtim 2 tane çocuğu vardı.

Bu yazışmanın sonunda bana aşık olsa bile yinede imkansızdık biz. Ne o karısından ayrılırdı ki zaten bu çocukları için kötü olurdu. Ne de ben ayrılsa bile onu kabul edebilirdim. Beni zaten sevmeyen aileme bunu yapamazdım.

Peki niye yazdım ben ona?

Onu bende bilmiyorum.

Aklımı sikeyim.

Şimdiden pişman olmuştum.

Ama hepsi Ateşin yüzündendi.
Dengesiz davranışları yüzünden hiç olmamam gereken birine aşık olmuştum.

Daha 15 yaşındaydım herhalde.

O daha evlenmemişti.

Nişanlıydı...

Nişanlısı bana çok benziyordu.

Daha o zamanlar küçüktüm ama büyüyünce benzerlikte bir hayli artmıştı anlayacağınız üzere. Tabi onun boyu uzundu ama yüzümüz tıpa tıp benziyordu. Sanki onun küçüklüğüymüşüm gibi.

Mükemmel bir kadındı Ahu. Onun uzun bacaklarını hep kıskanmışımdır .

Bu yüzden aynalara ve kendime nefret ettiğim zamanları hatırlıyorum.

İyi bir çocukluk geçirmemiştim.

Sevgi dolu bir ailede büyümüştüm ama bu sevgi bana değil sadece ablama verilmişti.

Ailem hiç anlamadım bir şekilde beni sevmiyordu.

İnsan evlat seçer miydi?

Benim ailem seçmişti.

Sevgisizlik en büyük silahtır ve insana aklının alamayacağı şeyler yaptırırdı.

İşte benim elimdeki silah da sevgisizlikti.

Belki ablama karşı da soğuk davransalardı bu durumu garipsemez tüm ebeveyinler böyledir diyerek anlamaya çalışırdım.
Ama sevgi dolu bir ailede sevgisiz ve ilgisiz kalmak... İşte insanın kendisini sorgulamasına ve hatta kendi ölümün isteyeceği kadar kötü bir şeydi.

Belki ailem gelecekte nasıl biri olacağımı hisettikleri için beni sevgilerinden mahrum bırakmışlardı.

Her zaman kendimi onlara karşı yetersiz görmüş, okul birincisi olmama rağmen yinede kendimi başarısız ve hayırsız evlat olarak hissetmiştim.

Son senemde stress yüzünden midemde sorun oluşmuş ve sonra o sorun yerini mide kanamasına vermişti.

Tedavi olmam gerektiği için doktor o yıl sınava girmemem gerektiğini ve stress yapmamamı söylemişti.

Bu yüzden yaşıtlarımdan geri kalmış ve o yıl sınava girmemiştim.

Yirmi yaşıma girmek üzereyim ve ben daha bu yıl kazanmıştım üniversiteyi.

Kendime ve yediklerime dikkat etmediğim için bu hallere düşmüştüm ailemin gözünde.

Ve yine suçlu ben olmuştum...

Bazen evlatlık bile olduğumu düşünürdüm ama maalasef değildim.

Yıllarca, keşke evlatlık olsaydım da bana karşı bu umursamaz tavrılarının bir sebebi olsaydı demiştim.

İşte evlatlık olmayı bile dileyen zavallı bir çocuktum ben.

Tüm hatalarımda bu yüzdendi belkide.

Kim bilir...

18 yaşımdan beridir midem için ilaç kullanıyordum ve aksattığım sürece iştahım kesilir, artan bulantılarım yüzünden yediğim her şeyi çıkartmak zorunda kalırdım.

Tabi bunun üzerine yediğim her şeye dikkat etmek zorundaydım.

Mesela hiç abur cubur yiyemezdim.

Çünkü yasaktı.

Ama arada sırada kaçamak yapmadığım söylenilemezdi.

Ve şimdi o günlerden birini yaşıyordum.

Üç gündür ilaçlarımı kullanmıyordum ve üstüne üstlük abur cuburu biraz fazla kaçırmıştım.

Okullar bir haftalık tatildeydi ve babam beni almak için İstanbula gelmişti.

Yaklaşık beş saatlik yolculuk midemi daha da alt üst ederken babamın yanında kusmamak için kendimle savaş veriyordum.

Eve geldiğimde kendimi lavaboya zor atmış ve midemde ki tüm şeyleri çıkartmıştım.

Annem neyim olduğunu sorsa da  yolculuk yüzünden demiş ve geçiştirmiştim.

Evden ne kadar uzak kalmak istesemde akraba ziyareti yaptığımız için bazen çok seviyordum. Öğrenci olunca -hele ki başka bir şehirde- insanların hepsi seni özler ve seni görmek için eve geldiğin anı kollardı. Bir çoğu akrabalarımız ise bize gelmek yerine arayarak evlerine davet ederlerdi.

Kustuktan sonra odama geçerek dinleneceğimi söylemiş ve yol boyunca kapalı olan telefonumu elime alarak incelemeye başlamıştım.

Ateşten 5 yeni mesaj vardı

Bugün ona hiç yazmamıştım, ilk mesajı bile atmamıştım.

Bana çok çabuk alışmıştı. Ben yazmasam bile nasılsın gibi mesajlar atar ve ara sıra beni yoklardı.

Peki niye mutlu değildim?

Ateşin mesajlarını es geçerek şarkı açmış ve yumuşacık yatağıma kendimi bırakarak uykuya dalmayı beklemiştim.

Yaklaşık iki buçuk saat sonra annemin adımı haykırması yüzünden uykumdan uyanmış midemdeki sancıları unutmaya çalışarak  yatakatan çıkmıştım.

Makyaj masamın önüne gelerek nasıl göründüğüme bakmak için ışığı açmıştım ama tam o anda elimdeki telefonun titremesi sonucu gözlerim ekrana kaymıştı.

Ateş arıyor...

İMKANSIZ +18 ( yarı texting) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin