BÖLÜM 25: Yürüyemeyeceğim!

971 93 84
                                    

BAŞLAMADAN ÖNCE YILDIZI PARLATIR MISINIZ? ✨🌟

Uyanır uyanmaz bedenimde bir uyuşukluk hissi baş göstermeye başlamıştı. Sanki üzerinde tonlarca yük varmış gibi göz kapaklarım açılmak istemiyor ve geri kapanıyordu.

Kolumu kıpırdatamayacak kadar halsiz ve vücudumdaki ağrılar yüzünden kafamı kaldırıp neredeyim diye bakamayacak kadar yorgundum.

Ama en çok başım ağrıyordu. Şimdiye kadar çektiğim en dehşetli baş ağrısıydı kesinlikle. Şu an kafamı kökünden söküp atmak ve bir an önce bu şiddetli ağrıdan kurtulmak istiyordum.

Burnuma nefret ettiğim keskin koku doluşurken ağzımdaki korkunç tat yutkunmamı engelliyordu.

Bu koku neydi? Sahi ben neredeydim?

Göz kapaklarımla girdiğim savaştan galip gelerek gözlerimi zar zor olsa da yavaşca aralamış ve ışığa alışmaları için sürekli kırpıştırmıştım.

Gözlerimi tamamen açmayı başardığımda ise beyaz bir tavan karşıladı beni.

Hâlâ kendime gelememiş ve paramparça hissediyordum.

Kolumda bir ağrı vardı, vücudumdaki diğer ağrılardan farklı. Başımı hafifce koluma doğru çevirirken ağrı yüzünden yüzümü buruşturmuştum. Bakışlarımı kolumda gezdirdiğimde hastane giysisinde olduğumu ve kolumdaki ağrının serumdan kaynaklandığını anlamıştım.

Ben bir hastane odasındaydım.

Ama neden?

Beynim düşüncelerle doluyken başımdaki o lanet olası ağrı yüzün bir türlü niye burda olduğumu hatırlayamıyordum.

Titreyen ellerim ağrı yüzünden başıma giderken tahminen yirmi beşli yaşlarında bir hemşire girdi içeri. Onu görmemle elimi sargılı başımdan geri çekmiş ve baygın bakışlarımı yüzünde sabitlemiştim.

Hâlâ çok uykum vardı ve ben sanki bir aydır uyumuyormuşum gibi yorgundum.

Hemşirenin beni uyanık görmesiyle "Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?" demesi bir olmuştu.

İyi değildim.

Boğazımdaki bu korkunç tadı görmezden gelerek zoraki bir şekilde yutkunmuş ve ardından kısık sesle "Çok ağrım var." demiştim.

"Çok normal, ağrı kesici vereceğim."

Hemşire serumu ve bir kaç şeyi kontrol ettikten sonra odadan "Ben doktora ve ailenize haber vereyim." diyerek çıkmıştı.

Ailem?

Gözlerimi hâlâ neden burada uyandığımı hatırlamak için tavana dikerken beyaz ışık gözlerimi kamaştırmış ve bana bir şeyler anımsatmıştı.

Gözümü kapatmamla bana doğru gelen bir araba ve daha sonra sonsuz bir karanlığa gömüldüğümü hatırladım.

Ben kaza geçirmiştim.

Bunu hatırlamak bile kalp atışlarımı hızlandırmış ve ben nefesimi kontrol edememeye başlamıştım.

Kendimi sakinleştirmeye çalışırken bile kaza geçirdiğim an  etrafta olan gürültülü sesler kulağımda çınlamaya devam ediyordu.

Ben... Ben ölmüştüm.

O kadar net hatırlıyorum ki cenazemi.

Ama şimdi nasıl burada uyanmıştım?

İMKANSIZ +18 ( yarı texting) Where stories live. Discover now