12.BÖLÜM

199 12 0
                                    

Bölüm Şarkısı- Krobak/ Broken

~

İyi okumalaaar♧


Yaktığım koluma sürdüğüm krem neden kolumu daha fazla yakıyordu diye düşünmekten benim beynim yanmıştı.

"Bunu acıyı geçirmesi gerekmiyor mu?" Diye sordum kendime.

Sen kalbinde ki acıyı geçir önce gerizekalı.

Kalbinde ki acı ne be?

Yalancı, vicdan azabı çekiyorsun değil mi?

Niye vicdan azabı çekeyim?

Salak! Çocuğa şuan Bir ilişkiniz olamayacağını söyledin çünkü.

Çünkü öyle. Hayatım kafamdan bile karışık lan.

Ne bok yiyorsan ye ama şunu söyleyeceğim, hayatın kafandan bile karışıkken Bora vardı, o zaman şuan bir ilişkim olamaz diyip ondan da ayrılsaydın.

Sence önceden devam edilen bir ilişkiyle, yeni bir ilişkiye başlamak aynı şey mi?

Neyse ne, sadece hayatında ki en büyük salaklıklardan birini yapıyorsun. Ayrıca madem çocukla sevgili olmayacaktın, sabaha kadar niye yatakta-

Kes artık.

Ay utandı bide. Sen kendinden utan gerizekalı. Kaçırdın gül gibi çocuğu.

Durak mı lan bu? Psikolojimi bozdun iyice.

Kendimle konuşmayı bırakıp yerimden kalktım ve bir anlığına kolumun acısını unutarak sıcak suyu açtım.

"Sıç!" Deyip artık neredeyse 3 derece yanığa doğru yol alan koluma baktım.

Oflayarak buzluktan bir buz aldım ve yanığımın üstüne tuttum. Daha fazla sakarlık yapmamak için salona geçtim ve koltuğuma kıvrılıp, televizyonu açtım.

Ama ardı ardına gelen bildirimler yüzünden tekrar doğrulmak zorunda kaldım.

Hem de tam Hürrem Mahidevran'a racon keserken!

Ayıp, yapılmaz!

Mesajlar lise arkadaşım olan Zümra'dan gelmişti.

Aramız gayet iyi olsa da son bir aydır işlerimiz yüzünden pek görüşememiştik.

Zümra; Alina,

Zümre; Annenin haberini aldım, gerçekten çok zor.

Zümre; Ama dik tut kendini.

Zümra; Başın sağolsun güzelim.

Zümra; Konuşmak istersen çağırabilirsin, her zaman buradayım.

Başın sağolsun Derken?

Hızla inip kalkan göğüs kafesimi umursamadan aramalara girdim ve Asya'nın ismini tuşladım.

"Asya!" Dedim nefes nefese kalırken.

"Anneme bir şey mi oldu?" Ses gelmeyince evin içinde çığlık attım.

"Cevap versene! Cevap ver bana!" Bu sırada evin kapısı da deli gibi vuruluyordu.

"Alina, söyleyecektim... Ama nasıl diyeceğimi bilemedim."

"Öldü mü?" Dedim tek nefeste. Yine Cevap gelmemişti ama ben cevabı zaten biliyordum. Telefonu kapatıp, koltuğa attım ve anahtarı alıp kapıyı açtım. Koşarak dışarı çıkacakken bir kol gitmeme engel olmuştu.

"Alina? Niye ağlıyorsun?" Dedi Yağız'ın endişeli ses tonu. Anahtar elimden düştüğünde kendimi duvara yasladım ve ellerimi saçlarımdan geçirdim.

"Alina, korkutma insanı."

"Birine annenin öldüğünü nasıl dersin?" Dedim çaresiz sesimle koyu gözlerine bakarak. Elimle ağzımı kapatıp, ağlamamı bastırmaya çalıştım.

Yağız öne atılıp, kollarını etrafıma sardığında aynı anda kapıyı da kapattı.

...

Bir kaç dakika sonra Yağız'la birlikte hastaneye doğru yola çıkmıştık. Neden şuan ağlamıyordum, bilmiyordum ama morga girip, annemin cansız bedeni, soluk yüzü ve bana bir daha asla Alina'm demeyeceği kuru dudaklarına baktığımda aynı sakin tepkiyi verebileceğimi sanmıyordum.

Motorun hızı saçlarımı uçuştururken gözlerimi kapattım ve düşüncelerin beynime uğramamasını diledim.

...

Gece 2 sularında eve geldiğimizde berbat bir haldeydim.

"Yanında kalmamı ister misin?" Dedi Yağız kaskını çıkarırken.

"Gerek yok, Asya gelecek zaten birazdan."

"Tamam o zaman, ihtiyacın olursa düşünmeden ara."

"Ararım." Dediğimde arkasını dönüp, binaya girdi. Yavaş adımlarla kendi binama girdiğimde arkamdan birinin adımı seslendiğini duydum.

"Asya?" Beklediğimden erken gelmişti. Yanıma ulaştığında elimi tuttu ve Asansöre yöneldi.

***











PUS (+18)Where stories live. Discover now