Bölüm 1

3.2K 177 40
                                    


Bugün günlerden insanların öğle vaktine kadar uyuduğu; yayıla yayıla kahvaltısını yaptığı,saattlerce gazetesini okuduğu,akşama kadar pijamalarıyla evde gezebildiği,gece yarılarına kadar film izlediği o kutsal gün cumartesi! Ben ise çalıştığım şirkette bilgisayarın başında boş boş oturuyorum. Ah ne kadar da eğlenceli! Masamda bi ton çöplük.Kafamda birçok soru...Bunu bir yılı aşkın bir süredir düşünüyordum.Artık zamanı gelmişti.

Hayatımdaki monotonluktan,iş hayatından,sıradan geçen günlerden sıkılalı yıllar olmuştu.Her bir yanım hüsran,kederle doluydu.Bedenim yorgundu...Kendimi unutalı,yaşamaktan zevk almayı bırakalı sayısız günler olmuştu.Milyonlarca insan vardı lakin benim hayatım hala müstakildi.Duygular tükenmişti artık ben de .Depresyon dedikleri bu muydu? Sanki yavaşça herkesten ve her şeyden vazgeçiyordum.Bütün bunlara bir son vermenin zamanı çoktan gelmişti.Evet..O gün bugündü!

Savaşmaktan yoruldum...yaşadığım dünyadan yoruldum...İnsanlardan yoruldum...bu dünyadan yoruldum! Hüsran dolu her gecede yalnızları oynamaktan ben bıktım artık! Bütün bunlara bir dakikada son verebilirdim.Mesai saatimin bitmesini bekledim.Bugün bir türlü bitmek bilmedi.Karşımdaki masada çalışan Canan her zaman ki gibi yapmacık bir şekilde ''günaydın'' diyerek yerine oturdu. Hakan yanıma gelerek ''bi fincan kahve?'' diye sordu.Dört göz patron her zaman ki gibi Melissa'yı dosya inceleme bahanesiyle odasına çağırdı.Sonunda saat 06.00'ı gösteriyordu.Eve gittim.Son kez keyifli bir şekilde çayımı ve sigaramı içtim.Tv yi açtım.Her zamanki gibi televizyonda o sıkıcı,saçma insanları tv bağımlısı yapan programlar vardı sonunda sıkıldım ve kapattım.Hava kararıyordu...

Pencereyi açtım ve yaşadığım çevreye uzun uzun son bir kez göz gezdirdim.Orada bir ağaç duruyordu.Tam karşımda öylece bana bakıyordu.Daha önce hiç fark etmemişim.Hani derler ya bakmakla görmek aynı şey değil diye.İşte birşeyi farketmek için dikkatli bakmak gerekiyormuş onu anladım.Oldukça sakin ve kendimden emindim.Başarabilirdim!
Vakit gelmişti.Dışarı çıktım ve köprüye doğru yol almaya başladım..Hava serindi.İyikide paltomu yanıma almıştım.Hava oldukça kasvetliydi.Her an yağmur yağabilirdi.Kendimden emin adımlarla o sokağa girdim.Kimsenin yalnız girmeye cesaret edemediği; lambaları bile yanmayan,insanın içinin ürperdiği o sokak..Karanfil sokağı !

Sonunda köprüye varmıştım.Ellerimi paltomun cebine sokup bi süre düşündüm.Bunu gerçekten istiyor muydum?Bütün belalar mı beni buluyordu yoksa ben mi dünyaya o karanlık penceremden bakıyordum.Yok yok fikrimden dönmemeliydim.Bu anı kim bilir ne zamandır bekliyordum.Şimdi yapamazsam bir daha yapacak cesareti kendimde hiçbir zaman bulamayacaktım. Köprünün korkuluklarına çıktım ve oturdum.Bacaklarım aşağı sarkıyordu.Vay be ne kadarda yüksekmiş! Hiç bu kadar yüksek hatırlamıyordum.Buradan atladığımda cesedim paramparça olacaktı.Belkide cesedimi teşhis bile edemezler!Neyse ne önemi var ki!

Evet şimdi yapmam gereken tek şey kendimi aşağı bırakmaktı.Çok kolay olmalıydı.Ama neden yapamıyordum.Dizlerim nasıl da titriyor böyle..Düşündüğüm kadar kolay olmayacak.İçimden beşe kadar saymalıydım belkide.Beş,Dört,Üç,..

-Heyy! Ne yapıyorsun sen öyle!

Hayy aksi buda nerden çıkmıştı böyle! Tam da cesaretimi toplamışken! Birdaha nasıl motive olacağım şimdi?!

-Deli misin sen? Kafayı falan mı yedin?

Bu eski püskü kıyafetler içindeki orta yaşlardaki adamın gece yarısı bu soğuk havada burada ne işi vardı?

-Asıl deli olan sensin bu sokakta ne işin var? Neredeyse dondurucu bir soğuk varken.

Yanıma yaklaştı garip giyinimli adam.Elinde şarabıyla.Oldukça içmişti.Uzun bir süredir burda olmalıydı.Nasıl da farkedememiştim.!

-Evet delikanlı.Seni buraya getiren ne?Oldukça da genç ve yakışıklısın giydiğin takıma bakılırsa iyi de bir işin var.Neden böyle bir şey yapmaya kalkıştın?

Bu adam kendinde bu cesareti nerden buluyoru.İçtiği şaraptan mı?

-Al sen de iç bi yudum iyi gelir.

Aldım ve birkaç yudum içtim

-Ee delikanlı hala anlatmadın?

Ne demeliydim şimdi bu adama.Küfür edip ''Niye burnunu sokuyorsun'' diyerek kovmalı mı yoksa merakını mı gidermeliydim.

Derin bir nefes aldım.Kendimde anlatacak cesareti bulamadım.Ne demeliydim ki? Dünyada o kadar şey yaşanırken benim canım sıkılıyor artık hayat sarmıyor falan mı? Çok ironik.

Adam anlatmayacağımı anladı.Elini omzuma atarak ''bak delikanlı hayat zaten çok kısa ne olursa olsun ölmeye değmez bırak hayatını yaşa''dedi.

Ama nasıl olacaktı bu ne çok zengindim ne çok yakışıklı orta dereceli bir adamdım.

Tavsiyen nedir diye sordum kafa dengine benzeyen adama.

Neden bankadan birkaç yüz bin tl çekip onunla istediğin gibi eğlenip sonra gelip intihar etmiyorsun? Ben olsam öyle yapardım.Sonuçta o parayı bir daha ödemen gerekmeyecek diyerek güldü adı henüz belirsiz adam.

Mantıklı değil miydi? Ondan böyle bir fikir açıkcası beklemezdim.En azından hayatım boyunca param olmadığı için yapamadığım şeyleri yapardım.Bir ay sonra ölsem ne değişcekti.

Adınız ne diye sordum.Ben Bay K..

-Bay K mı öyle isim mi olur?

-Neden olmasın?

Bananeyse.İstediği gibi olsun.

-Eee genç adam nerede oturuyorsun?Sabaha kadar burada kalmayı düşünmüyorsun herhalde.Duyduğuma göre sabaha kar bekleniyormuş.

Peki bu kadar parayı nerden bulacaktım.Bankalar çulsuz bi adama o kadar parayı vermezdi ki.

Adama sordum nasıl bu paraya ulaşacaktım.

Merak etme tanıdıklarım var sana yardımcı olurum diyerek numarasını bi kağıda yazıp bana uzattı.Yarın bu numarayı aramamı söyledi.

Bir süre sohbet ettik Bay K ile sabah olmak üzereydi.Gün aydınlanıyordu.Eve gittim ve kendimi yatağa attım.Zaman ne kadar da çabuk geçmişti.Soğuktan ellerimi hissetmeme rağmen sohbet içimi ısıtmıştı açıkcası.Eve gidip düşünmeye başladım tüm bu olan biteni.İnsan bazen umutsuzluğa kapılır;kimselere anlatamaz derdini kendini yer bitirir.Bazen denizler çeker insanı bazen de insan kendini alkole verir.Ben de çözümü intihar etmekte görmüştüm.Ertesi gün yine güneş doğacak...Sabah olacak;para,randevular,taksitler,korkular sevinçler yeniden başlayacaktı...Uyumuşum alarmın çalmasıyla yerimden fırladım.Neyse ki bugün pazardı.Ayrıca artık işe gitmem gerekmiyordu.Bay K'nın verdiği numarayı aramalıydım.Numarayı çevirmeye başladım.Dur bi dakika ben bu adamlara ne diyecektim.Bana bikaç yüz tl veri ver mi?Derken telefonu kalın sesli bir adam açtı.

-Alo

-Alo

-Kiminle görüşüyorum?

-Ben Çağrı.Numaranızı Bay K'dan aldım.Bana yardımcı olabileceğinizi söyledi.

-Ne kadar lazım sana?

Bu adam para isteyeceğimi nerden biliyordu?Demek ki daha öncede bu yüzden arayanlar olmuştu.

-İki yüz bin istiyorum münkün mü acaba?

Adamdan bir süre ses gelmeyince rakamı tekrarladım.

-İstediğin rakam oldukça büyük parayı toparlamam zaman alacak birkaç gün beklemen gerekecek.

-Beklerim.Zamanım var.

-Yalnız parayı bir ay sonunda ödemen gerekecek.Bu kadar parayı ödeyebilecek misin?Faiziyle Üç yüz elli bin tl ediyor.

Hiç düşünmeden öderim diye cevap verdim.Nasıl olsa ölü bir adamdan parayı isteyemezlerdi.O zamana kadar çoktan cesedim bile çürümüş olurdu.



BANA ÖYLE BAKMA! #Wattys2016Where stories live. Discover now