''Gizemli Kayboluş'' Bölüm 6

537 78 6
                                    

''Ne oldu Harley, neyin korkmamasından bahsediyorsun?''

''Dostum, kızdığın için oldu sanırım ama kafan yere damlıyor.'' demesiyle annem kahkahayı patlatmıştı.

''Ha ha ha''

''Çok komiksin dostum, aman ne komik.''

     Yine güldürmüştü beni, gardımı düşürürsem bu gece bitmeyebilirdi. Onunla ilgili anılar da var, ama onun benimle eğlenmesi daha çok hoşuma gidiyor. Bu yüzden, bu gece dokunmuyorum ona. Hiçbir şey düşünmediğim zamanlar olmuştu, en güzel ve en huzurlu zamanlarım. Hepsinde de yanımda Harley vardı. Bu yüzden Harley'in kredisi bitmiyordu. Burada eğleniyorduk ama aklım Given ve maildeydi. Üstünden saatler geçmesine rağmen Given'dan ses çıkmamıştı. Birazdan tekrar arayacağım. Beynim maille ilgili komplo teorileri üretirken dış dünya ile bağlantısını koparmıştı. Annemle Harley soluksuz konuşmaya devam ediyordu ve ben hiçbir şey duymuyordum. Sohren, mail, Given...

      Bermuda şeytan üçgenini kurmuştum kafamda. Bu üçgeni, Given'a ulaştığım zaman çözebilecektim. 

''İzninizle ben biraz uzanabilir miyim? Sizin muhabbetiniz koyu zaten.'' diyerek odama doğru yürümeye başladım. Her şeyi bir kenara bırakıp dinlensem iyi olacaktı. Düşünmeden de kendimi rahat hissedemiyordum. Acaba Given tehlikede olabilir miydi? Hiç bu açıdan düşünmemiştim. Umarım her şey normaldir ve umarım Har'ın söylediği gibi ben abartıyorumdur. Yatağıma uzanmadan önce Given'ı tekrar aramalıyım.

''Aradığınız numaraya şu anda ulaşılamıyor. Sinyal sesinden sonra mesajınızı bırakabilirsiniz.''

''Bay Given, sizi aradım ama telefonunuz kapalı. Mesajımı aldığınızda bana dönmelisiniz çünkü ters giden bir şeyler olabilir ve umarım iyisinizdir.''

     Hastaneyi aramak neden aklıma gelmedi ki. Umarım hastanededir. Hastanenin numarasını birkaç kez hatalı çevirmiştim. Heyecandan ellerim titriyor, telefonu bile doğru düzgün tutamıyordum.

''Woodthorpe Hastanesi, buyrun nasıl yardımcı olabilirim?''

''Doktor Given'la görüşebilir miyim lütfen?''

''Tabii efendim, aktarıyorum.''

     Telefonu aktardığında cevap veren olmadı. Kafamda dolaşan tilkilerin sayısı giderek artmaya başlamıştı. Kendimi biraz sakinleştirmeye çalışsam da fayda etmiyordu. Soru işaretleriyle savaşırken vücudum yorgun düşmeye başladı. Gözlerimi açık tutmakta zorlanıyordum. Her şeyin tesadüf olduğuna ikna olmaya çalışırken daha fazla dayanamayıp uyuyakalmışım.

     Gözlerimi açtığımda çoktan sabah olmuştu. Sabahın ilk ışıklarıydı. Hemen telefona sarılıp Doktor Given'ı aradım fakat hala kapalıydı. Akabinde hastaneyi aradım ve tekrar Given'ın telefonu bağlandığında aynı senaryoyla karşı karşıyaydım. Açan olmamıştı. Hızlı bir şekilde hazırlanıp evden çıktım. Hastaneye gitmekten başka bir çözüm bulamamak kötüydü. Hastaneye kısa sürede ulaştım. Kendimi sanki bir felaket senaryosunda başrol gibi hissetmeye başlamıştım. Hasteneye girdiğimde her şey normal görünüyordu. Doğruca Given'ın odasına yöneldim, Jelly ordaydı.

''Jelly, Doktor Given'a ulaşamıyorum. Odasında mı?''

''Nefes nefese kalmışsınız Bay Si, odaya geçin lütfen, biraz soluklanın.''

''Doktor Given nerede?''

''Doktor Given izinli Bay Si.''

     Bay Given'ın izinli olduğunu öğrendiğimde bir parça da olsa rahatlamıştım ama odada ters giden bir şeyler vardı. Dağınıktı oda, sanki bir boğuşmaya şahitlik etmişti. Farklıydı, her şeyin yeri değişmiş gibiydi. Eski düzeni kalmamıştı. Garip ama bir şeyler eksikti odada. Odayı detaylı bir şekilde incelemeye başladım. Jelly burda olup bitenleri biliyor olmalıydı.

''Jelly, oda biraz düzensiz gibi geldi bana. Bu odayı hiç böyle görmemiştim.''

''Evet Bay Si, siz gelmeden önce temizlik yapılıyordu. Bay Given'ın yokluğunu değerlendirmek gerekiyor. Yoksa biliyorsunuz hastaneden pek çıkmıyor.''

     İkna olmamıştım ama haklı gibiydi. Hiç tereddüt etmeden, duraksamadan konuşması etkileyici unsurdu.

''Jelly, Bay Given'ın telefonu neden kapalı?''

''Şey, sanırım dün gece telefonunu düşürmüş. Farklı bir numaradan ulaşıp izinli olduğunu, 2 gün içinde geleceğini söyledi.''

     Jelly'i arayıp söylemesi çok normal gelmişti. Çünkü Jelly, Given'ın eli ayağı, asistanıydı... Ama yine de ikna olduğumu söyleyemem. Given'ın bir annesi dışında başka bir ailesi de yoktu. En azından benim bildiklerim bu kadarla sınırlı. Hislerime güvenirim. Hislerim ikna olmadıkça, mantığımın ikna olması hiçbir şeyi değiştirmez.

''Jelly, su alabilir miyim lütfen?''

''Tabi ki Bay Si.''

     Jelly su getirmek için dışarı çıktığında, odayı gezmeye başladım. Bir şeyler eksik geliyordu. Bilgisayar, kitaplar, önlük her şey tam görünüyordu ama görsel hafızam eksikliği hissetmişti. Etrafı kolaçan ediyordum, o an masanın üstünde kırmızı bir leke fark ettim. Orada kurumuş kalmıştı. Temizlik yapılan bir yerde, böyle bir lekenin gözden kaçması çok zordu. Biraz daha göz gezdirdiğimde aynı tarz lekenin yeşil renkli olanına rastladım. Yanlış hatırlamıyorsam Bay Given'ın resim çizmek ya da boyamak gibi hobileri yoktu. Gezinmeye devam ederken Jelly sert bir şekilde içeriye girdi.

''Buyrun Bay Si''

''Teşekkür ederim Jelly.''

''Paranoyaklaşma'' diyerek sessiz bir şekilde mırıldandım. Jelly duymuştu mırıldanmamı.

''Buyrun Bay Si, bir şey mi istemiştiniz?

''Yok hayır Jelly, su iyi geldi sadece.''

''Anladım Bay Si.''

     Suyu yudumlarken, telefonum titremeye başladı. Kontrol ettiğimde arayan annemdi. Haber vermeden, sabahın ilk ışıklarında evden çıkmıştım. Korkmuş olmalıydı.

''Alo, anneciğim hastanedeyim. Kötü bir şey yok telaşlanma, sadece Bay Given'a sormam gereken sorular vardı.''

''Korkuttun beni kurabiyem, haber vermeden evden çıkıp gitmişsin.''

''Uyuduğun için rahatsız etmek istemedim. Sen uyanmadan dönerim diye düşünmüştüm ama erken kalkmışsın. Birazdan çıkacağım''

''Tamam kurabiyem, dikkatli gel.''

     İstediğimi alamasam da, çelişkili durumlar olsa da içim rahatlamıştı. Bay Given'ın dönüşünü bekleyeceğim artık.

''Jelly, şimdi ben gidiyorum ama bir ricam olacak. Bay Given geldiğinde bana ulaşmasını söyler misin? Önemli bir konu olduğunuda belirt lütfen.''

''Tabii ki Bay Si, ileteceğim.''

     Kapıya doğru yöneldim ama hala içimde eşleşemeyen parçalar bırakmıştım. Kapıya doğru yürümeye devam ederken, sadece düşünüyordum... İçim rahat değildi giderken. Kapıya geldiğimde birkaç saniye duraksadım ve sonra yürümeye devam ettim. Koridorun sonuna geldiğimde tekrar durdum. Neyin eksik olduğunu anlamamıştım ama anlamak için odaya geri dönebilirdim. Hızlı adımlarla odaya ilerlemeye devam ettim. Kırmızı renk acaba kan olabilir miydi? Peki ya yeşil renk ne olabilirdi? Odanın önüne geldiğimde kapıyı çalmadan girdim. İzlere tekrar baktığımda orada değillerdi. Jelly silmiş olmalı. Odaya lekeler için girdim ama eksik olan şeyi fark ettim. Diploma artık yoktu. Sohren Kabile Diploması yerinde değildi. Diplomanın olduğu bölüme yaklaştığımda aynı yeşil ve aynı kırmızı lekelerden gördüm.

''Bay Si, bir şey mi unuttunuz acaba? Yardım edebilir miyim?''

''Ah, evet Jelly. Telefonumu almayı unutmuşum. Bu yüzden geri döndüm. Şimdi gidiyorum, iyi günler.'' diyerek gülümsedim ve odadan çıktım.

     Ben odadan çıkarken Jelly elinde telefonunu tutuyordu ve öncesinde biriyle konuşuyordu sanırım. Kapıyı kapattım ve çıkışa doğru yürüdüm.

Telefon görüşmesinin devamı...

''Bay Given. O geri geldi.''

Sonsuz Barış - SOHREN (KİTAP OLDU)(Wattys 2018 Gizli Cevherler Kazananı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin