''Varsayımlar Fırtınası'' Bölüm 11

466 71 8
                                    

     Başkan Neil'ın konuşmasından sonra söze Gölge devam etti...

''Ne demek istiyorsunuz Bay Neil?''

''Bay Aimable. Her biriniz bu çekilişe bir tavsiye veya öneri üzerine katıldınız. Burada referanssız katılan var mı?'' diye sorduğunda kimseden ses çıkmamıştı. Farklı bir durumla karşı karşıya kalmıştık. Hepimiz şaşkınlıkla ve cevap arayan gözlerle birbirimize bakıyorduk. Başkan Neil, konuşmasının kesilmesine sinirlenmiş olacaktı ki, konuşmasına, '' Önemli konuları konuşmaya başladığımda, bölünmesinden hoşlanmıyorum.'' diyerek devam etti. Boğuk sesiyle herkesi şaşırtmaya devam ediyordu.

''Kimseden ses çıkmadığına göre, ben söyleyeyim isterseniz. Hepiniz bir doktor tarafından gönderildiniz ve her kişinin farklı özellikleri var. Biriniz iz sürmekte ustasınız, diğeriniz arkeolog...

     Bu özelliklerinizi sizler daha iyi biliyorsunuz.'' Ben, kendi misyonumu tam olarak çözememiştim. Mesleğimi ele aldığımda belki işlerine yarayabilirdim, hepsi o kadar.

''Herkesin aklında ki soruyu tahmin edebiliyorum. Geliş amacımız ne?''

     Doğal olarak bir amaç olacaktı ve bunu öğrenmek için sabırsızlanıyorduk.

''Toplanma amacımız, insanoğlu için çok önemli, eğer gerçekleştirirsek, amaca ulaşırsak, her şey çok değişecek. İnsan ömrünü 200 yıla uzatabileceğiz, bütün hastalıkları tedavi edeceğiz, her iklime dayanıklı hale geleceğiz ve son olarak dünyada barış hakim olacak.''

     Bunların Sohren'le alakası olmasa buraya davet edilmezdik sanırım. Sohren, seyahat olmaktan çıkıp bir serüvene doğru ilerliyor ve heyecan seviyesi giderek artmakta. Tutarsız olan durumlar söz konusu ama Given'ın gönderme amacını şimdi daha iyi anlıyorum. Tedavim için dünya üzerinde bundan başka yöntem kalmadığına inanmış olmalı.

     Başkan Neil, bu konu üstündeki titizliğini konuşmaya başlarken belli etmişti. Şayet özellikle seçildiysek, çaba göstermek gerekecekti.

''Sohren'de bulunan kalıntılar, bölgenin tamamına yayılmış vaziyette. Burada hem birliktesiniz, hem de tek başınasınız. Bunu unutmayın. Üç hafta süreniz var. Şanslısınız ki, bu yıl siz geldiniz. Yarın sabah herkes hazır olsun. İyi akşamlar.'' diyerek, Bay Neil sözlerini bitirip aramızdan ayrıldı.

     Hepimiz şaşkın gözlerle bakakalmıştık. Büyük bir amaç için toplanan bir avuç basit insanız. Bizim görevimiz ne olabilirdi. Tatil için geldiğimizi düşünürken, kahramanlığa soyunacak olmamız, bir boksörden yediğimiz yumruktan farksızdı. Sahaya beyaz havlu atmak için geç kaldık çünkü çoktan nakavt olmuştuk. Aramızda karamsarlığa kapılmış kimseyi göremiyordum. François'ya uygun bir senaryo verilmişti. Tam da istediği gibi...

      Kızlara doğru böbürlenerek, yalanlar söylemeye devam ederken Aldea konuşmaya başladı... ''Aramızda hasta olan var mı?'' diyerek beyin fırtınasını başlatan ilk halka oldu. Söylemeye çekiniyordum, Neil'ın sözleri hala aklımdaydı. Hem birlikteyiz, hem de tek başımızayız. Şu an birlikte olduğumuz için söyleme gereği duydum.

''Ben, ben hastayım. Tedavisi olmayan hatta adı bile olmayan bir hastalığa sahibim.''

''Varan 1. Peki, ailesinde hasta olan var mı?'' diye sorduğunda, Gölge tereddüt ederek konuştu.

''Var, babam hasta. Tedavilere cevap vermiyor.''

''Varan 2. Arkadaşlar beni yanlış anlamayın, çok şüpheci biriyimdir. Şüphe duyduğum konular üzerine varsayımlar yaparım.''

Aldea cümlesini henüz tamamlamıştı ki, Enis konuşmaya devam etti.

''Varan 3. Sensin. Şüphelerinde haklı olma ihtimalin var. Ben de şüphe konusunda hassasım. Sen çözümcüsün, bu yüzden burdasın.'' diyerek bulmacayı bir adım ileri taşıdı. Neil'ın dediği gibi özenle seçilmiş olabilirler ama ben hala neden seçildiğimi bilmiyorum. Hasta olmam bir yarar değil aksine zarar verir. Ben bu kafileyi yavaşlatan unsur olmaktan başka işe yaramam. Ama Given'a güveniyorum. Eminim ki bir bildiği vardır.

Sonsuz Barış - SOHREN (KİTAP OLDU)(Wattys 2018 Gizli Cevherler Kazananı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin