''Seçilmiş Kişiler'' Bölüm 10

497 65 3
                                    

     Düşüncelerim bana rahat vermemekte ısrarcıydı. Doktor Given'ın odasındaki kargaşa ve lekeler aklımdan çıkmıyordu. Karşılaştığım manzaraya anlam veremiyordum, ne yaparsam yapayım mantıklı bir sonuca varamıyordum. Sakince gözlerimi kapattım ve düşüncelerimin arasında uykuya daldım...

     Gözlerimi açtığımda, şafak henüz sökmüştü. Enis çoktan kalkmış, eline kalemini almış ve defterine bir şeyler karalıyordu. Sessiz oluşu ve sakin tavırları yaşantısının her anını domine etmiş vaziyetteydi.

''Günaydın dostum, çoktan kalkmışsın.''

''Günaydın Si. Evet, sorumluluklar bir zaman sonra alışkanlığa dönüşüyor.'' diyerek cevap verdi.

     İlk kez bir Türk ile bu kadar yakındım. Aynı odayı paylaşıyordum. İlgi çekici bir durumdu benim için.

''Sorumlulukların, alışkanlığa dönüşmesini tam anlayamadım, anlatabilir misin?''

''Her gün sabah kalkıp, kardeşlerimi teker teker uyandırıyorum, kahvaltı hazırlıyorum. Ve bunu kendimi bildiğimden beri yapıyorum.''

''Anladım dostum, zor olmalı senin için.''

''Yok hayır, severek yapıyorum. Severek yaptığın her iş kolaydır.'' diyerek gülümsedi.

     Çok açıkmıştım, karnımın gurultusu yan odadan duyulabilirdi. Acaba ne zaman kahvaltı yapacaktık? Ben şu an her şeyi yiyebilirim. Hatta yiyecekler büfeye konmadan önce gidip, mutfaktan bile yiyebilirim. Beklemeyi hiç sevmiyordum.

''Dışarı çıkalım mı? Belki kahvaltı servisine başlamışlardır, sohbetimizi karnımızı doyururken gerçekleştirebiliriz.''

''Aklımı okudun resmen, hemen kalkıyorum.''

     Karnımın gurultusundan yola çıkarak konuşmuş olmalı, ya da kendisi de acıkmış olabilir. Hızlı bir şekilde hazırlanıp aşağı indik. Ben çok erken olduğunu düşünüyordum ama son gelenler biz olmuştuk.

     Açık büfe hazırlanmıştı. Ben niye erken olacağını düşünmüştüm acaba? Herkes tabağına bir şeyler koyuyordu, ciddi anlamda geç kalmıştık. Enis'le birlikte biz de tabaklarımızı doldurduk. Ben biraz fazla koyduğumu düşünmüştüm. Utanmıştım aslında, aldıklarımı azaltmak için geri dönüyordum ki, Gölge'nin tabağını gördüm. Görünce azaltmaktan vazgeçtim. Çünkü Gölge'nin tabağı açık büfede olanlardan fazlaydı. Herkes masaya oturduğunda oluşan görüntü, biraz komikti.

     Gölge hariç, herkesin tabağı gece kondu görüntüsü veriyordu ama Gölge, bir gökdelen çalışmasında bulunmuştu. Herkes Gölge'nin tabağını incelerken, François bu büyülü ortamı bozmuştu.

''Oymebıl, dostum istersen direk açık büfede otur. Senin için daha rahat olur.'' diyerek alaycı bir şekilde güldü. Bu gülüşe en çok destek veren gülüşü Ariana sunmuştu. İster istemez hepimiz güldük. Ve sonra Gölge devam etti.

''Bak dostum, benim geldiğim yerde yemeklerimizi siz yiyorsunuz, bu yüzden fırsatı değerlendirmek istedim. Bilmem anlatabildim mi?''

     Gölge'nin konuşmasından sonra masada bir süre sessizlik oluştu. Atışmalar devam ederken Neil'da aramıza katılmış ve yanında birini getirmişti. Sonra boğuk sesiyle konuştu...

''İşte aramıza son eklenen arkadaşımız, Aldea Baldwin. Dün, geç saatlerde katıldı, tanışamadınız.''

     Aldea, çok güzel görünüyordu. Ariana'dan ve Maryska'dan çok daha güzeldi. Bu durum kızların hoşuna gitmemiş olacak ki durumdan pek memnun olmuş gibi görünmüyorlardı.

Sonsuz Barış - SOHREN (KİTAP OLDU)(Wattys 2018 Gizli Cevherler Kazananı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin