3.7

25.7K 1.5K 183
                                    

Elimdeki kağıda bakarken, gülümsedim. Bu hayatta çilesini çektiğimiz her şeyin bu şekilde sefasını da sürüyorduk işte, taksiden inerken bu yüzden gülümsemeye devam ediyordum.

Mesela babam bir başsavcı olduğu için yakalanmadan başımı belaya bile sokamıyor, başımı soktuğum her şeyin sonucuna da katlanmak zorunda kalıyordum. Açıkça bir çileydi bu, sefası ise açılan kapılardı.

Babam başsavcı olmasa, en yakın arkadaşı olan emniyet müdürü Hasan amcama nasıl Yağız'a musallat olan sahte hesabın sahibini buldurup, peşine düşebilecektim ki?

Oh, sefam olsun valla. Kazasız belasız gidip geldiğim pavyonun cezasını bile evde üç gün kalarak çekmiştim, meyvesini de yiyecektim tabi. Hem yasak meyvenin tadı da bir güzel oluyordu ki, yemelere doyum olmuyordu.

İşlediğim günahlarla cennetteki yasak elmaya en uzak kişilerden biri olabilirdim ama ne yapabilirdim? Bir hesap beni rahatsız ediyor, babama söylemeden kim olduğuna bir baksak mı Hasan amca, endişe etmesin demeden bu isme ulaşmam mümkün değildi ki.

Ulaşsam bile babamın kulağına giderdi, bu da işime gelmezdi açıkçası. Hasan amca hesabın bir kadın tarafından kullanıldığını görünce şaşırmıştı ama ben muhteşem oyunculuğum ile, eski bir arkadaşımın eşek şakasına kurban gittiğimi anlatınca rahatlayıp, beni salmıştı.

Canım Hasan amcam, bana güveni gurur vericiydi. Tabi, yalancılığım bir tık kalbimi de sızlatmıştı böylece ama savaşta ve aşkta her şeyin mübah olduğuna inanıyordum ben.

Yağız yarim için yapamayacağım çok az şey vardı, musallat olan kızlara haddini bildirmek ise yapabileceklerimin arasında en basitiydi.

Mine ismi şimdiden kız evladım olursa koymayacağım adlar arasına liste başından giriş yapmış, beni dört harften anında soğutmuştu. Hem Mine Alptekin de çok çirkin oluyordu, bir Nil Gökçe Onan Alptekin asaletinden yoksun, üstelik de iticiydi.

"Canım?" diye seslendim bankta sakin sakin oturup beni bekleyen kıza. Bekle sen, bekle diyordu içimdeki cazgır mahalle ablası ve ben onu birkaç dakikadan daha fazla tutma niyetlisi değildim. "Beklettim mi?" dedim yapmacık bir edayla, kız da kaşlarını çattı. "Tanışıyor muyuz?"

"Yok, ben Nil." Elimi uzattım, kız da elini uzatıp şüpheci bakışlarıyla beni süzdü. "Numaramı nereden buldun?" diye direkt konuya girmeye çalıştığında, elimin içine uzatıp sıktığı elini biraz ayarı kaçırarak sıkıp "Aaa, bu ne acele?" diye söylenmiştim. Kız elini kurtarmak için hamle yaptığında izin verdim, zaten ben şiddet yanlısı bir insan değildim.

"Madem acele ettin, şöyle açıklayayım." Gülümserken, sesimi de tehditkar tutuyordum. "Sana cevap vermeyen adama yazılmaz, musallat olunmaz. Aşk ilanı hadi yapılır ama yatağa davet edilmez, hele bu alenen fotoğraflarının altında hiç yapılmaz. Sonra başka bir adla açtığın hesabın asıl sahibi bulunuverir, aman diyeyim."

"Sen nereden biliyorsun bunu?" dedi korku dolu bir sesle. "Canım Yağız seni görüp engelleyene kadar çocuğun profiline giren olmadı mı sandın? Ne o öyle geceler, alevler, senin için şöyle oldum böyle oldumlar? Ayıp değil mi yani, çocuk seni engelleyip geçti diye yanına mı kaldı şimdi?"

"Beni on dakika içinde engelledi," derken sesi gittikçe kısılıyordu. Rahatsız edici şekilde sırıttım. "Saniyesinde profilindeymişim demek ki," Kız pısırıklık ile olmayacağına karar vermiş ki bu sefer arsızlık sazını eline aldı, başladı çalmaya ve söylemeye. "Ha sen çocuğun profilinde yatıp kalkan bir ruh hastasısın yani? Ne oldu, çocuğu kaptırırversin diye soluğu yanımda mı aldın? Bir de araştırıp bulmuşsun beni, canım ya."

Göğe Ait | TextingWhere stories live. Discover now