Final

22.4K 1.4K 171
                                    

Son kez keyifli okumalar
♥️♥️

...

Bir bahar akşamı ancak bu kadar güzel olabilirdi.

Ilık havaya eşlik eden serinletici rüzgar, çiçeklerin yeni yayılmaya başlayan kokusu, yavaş yavaş batan güneş, adamın eli arasında kaybolmuş narin el.

Her şey mükemmeldi veya bu bir illüzyondu. Kadının yanında adamın hep hissettiği bir yanılsama. Sanki hiçbir derdi yoktu, kocaman bir huzur topu olarak gelmişti hayata, böyle de göçüp gidecekti bu fani dünyadan.

"Ayaklarım ağrıdı ya,"

Huzurun diğer ismi Gökçe ise, huzursuzluğun diğer ismi de Nil'di işte.

"Oturalım mı şuraya?" diye bir öneri sundu hızlıca. Her dakika tetikte beklemek askeri liseden kalma bir alışkanlıktı ama şu dönem Yağız'da iyice artmıştı. "Olur," dedi kadın, elini de adamın elinden çekmişti. Hiçbir şeye elini sürmeden öylece bekledi. Yağız yanlarında getirdikleri sepetten çıkardığı örtüyü çimlerin üstüne serdi, malzemeleri özenle çıkarıp ortaya koydu ve güzel bir gülümseme ile eşine döndü. "Gel hadi."

Çok isterdi ama dolan gözlerinden etrafı göremiyordu Nil Gökçe.

"Yine mi?" diye söylendi istemsizce. Bu hareketi titreyen dudaklar ve akmaya başlayan gözyaşlarına neden olmuştu. Yağız diline kilit vurmak istiyordu, kesmek ve hatta köpeklere yem etmek. "Tamam, tamam." dedi panikle ve çöktüğü yerden doğrulup karısını kolları arasına aldı. "Özür dilerim."

Kocasının tişörtünü ıslatan gözyaşlarını durdurmak istiyordu ama olmuyordu, ondan bağımsız açılan çeşmeler elbette kapanmak için fikrini sormuyordu. "Bıktım," diye söylendi Nil Gökçe, yorulmuştu bu duygusallık halinden. "Ağlak kadınlar kocalarını kaçırırmış." Günlerdir içinde tuttuğu derdi de bir çırpıda söyleyivermişti ve aldığı karşılık kısa bir gülüş olmuştu.

"Senden kaçmak mümkün olsa, daha en başta yapabilirdim bunu. Şu saatten sonra imkansız duruyor." Kollarının arasındaki bedeni bırakıp bir adım geri çekildi ve büyümekte olan karnına baktı. "Ama bu küçük yaramazdan kaçabilirim, söz veremem."

Nil Gökçe güldü, bebeğinin karnında hafifçe hareket ettiğini hissetti.

O da babasının esprilerini seviyor olmalıydı.

"Hadi hadi, beşiğinin yanından ayrılamazsın. Sanki seni bilmiyoruz," Kocasının koluna hafifçe vurdu ve bir eli karnında diğer eli belinde ilerledi. "Oturayım biraz, ağlayınca daha da yoruldum."

Yağız'ın da yardımıyla çimlerin üstüne oturmuş, daha sonra da endişeli bakışların odak noktası haline gelmişti. "Sırtın ağrımasın böyle?" Gökçe kafasını iki yana sallasa da Yağız şöyle bir etrafa baktı, ağaca yaslan dese karşısında duran hormon kadın ona bu dünyayı dar edebilirdi. Bu yüzden arkasına geçti ve sırtını sırtına yasladı. "Ne yapıyorsun Yağız?" sorusunu da hemen almıştı.

"Bana yaslan, sırtın ağrımasın."

Gökçe gülümsedi, hafifçe kendini ona doğru yasladı ve gerçekten rahatlayan kasları ile de derin bir nefes verdi. Muhteşem bir eş bulmuş muydu, pek emin değildi ama kusursuz bir baba bulduğu kesindi. Yağız ilk öğrendiği andan itibaren bebeğini hayatının merkezi yapmış, babalar çocuk doğmadan o hisse bürünmez saçmalıklarını da bir bir yıkmıştı.

Hatta kadına kalırsa daha kendisi o kadar anne gibi hissetmiyordu.

"Kivi getirdik mi?" diye sordu Gökçe yutkunurken. Ani ataklar halinde meyve çekiyordu canı ve saklamaya çalışsa da sürekli üstünde olan bir çift göz direkt anlıyordu. "Getirdik," dedikten sonra sepete uzandı ve saklama kabının kapağını açarak çatalla birlikte uzattı. "Umarım canın getirmediğimiz bir şey çekmez."

Göğe Ait | TextingWhere stories live. Discover now