6.3

18.4K 1.3K 101
                                    

Keyifli okumalarrrr ♥️♥️

...

Bugün kutlu bir gündü.

Türkçe pop eşliğinde aynanın karşısında hazırlanırken devamlı gülümsüyordum çünkü ben zafer kazanmış bir komutan, Süleyman'ına kavuşmuş bir Hürrem Sultan, sosyalizmi getirmiş bir Lenin'dim.

Ya da sadece Yağız yarini babasıyla tanışmaya ve konuşmaya ikna etmiş bir Nil Gökçe'ydim. Hepsi aynı anlama geliyordu benim lügatımda.

"Nil!" At kuyruğu yaptığım saçımdan fışkıran aykırı tutama tel tokayla müdahale ederken "Geliyorum!" diye bağırdım. Annem büyük bir aşkla mutfak işine girişmiş, sonunda beni bu evden götürecek birileri olabileceği ihtimali ile resmen yüzü aydınlanmıştı. Ben gidersem beni çok arardı da neyse, onlardan çok uzaklaşamazdım.

Sonuçta torunlarını bakıcıya mı emanet edecektim, onların kucağında büyüyecekti elbette. "Abarttım yine," Kendi kendimi sakince frenleyerek odamdan çıktım ve mutfağa ilerledim. Annemin meşhur ıspanaklı böreği kokuyordu her yer. "Tiramisu soğumuş mudur anne?"

"Eşek gibi yatıyorsun, sonra soğumuş mudur anne!? Erken kalksaydın da buzdolabına koysaydın, soğurdu Nil Hanım." Damatla tanışma gerginliği beni de gerim gerim germesin diye "Haklısın," dedim. Bazı anlarda karşı çıkmak boşa çabaydı, bunu çok önceden öğrenmiştim.

"Geç kalmaz inşallah," diye mırıldanan anneme güldüm. Babam geç kalınmasından hiç haz etmezdi. Yağız'ı hızlıca damat olarak benimsemiş, üstelik bir de babama da beğendirmeye çalışıyordu. Yerdim bu kadını ben, yer! "Sen de olmasan tek başıma bunlarla baş edemezdim valla anne." 

"Benimle birlikte baş edecek misin bakalım," derken gözleri mutfak kapısına döndü. Salonu işaret etmeye çalıştığını anlamıştım. "Nasıl geçecek sence tanışma?" diye sordum endişeyle. "Allah bilir," cevabının ardından da zil çalmıştı. 

Evet, bizim sınav başlıyordu. 

Hevesli görünüp babamı sinir etmemek için aheste aheste kapıya yürüdüm. Bu tarz minik psikolojik hileler ile bugünü kotaracağıma inancım çok yüksekti. "Hoşgeldin," diye tek düze bir sesle konuşurken de arkamda bekleyen babamdan haberdardım. 

Yağız yarim beyaz gömleği çekip gelmişti. Bire vicdansız diye bağırsam ayıp olacağından dudağımı dişledim. Bu büyük haksızlıktı, üstelik gömlek üstüne tam oturmuştu. "Hoşbuldum," dedi efendi efendi. Elinde tuttuğu kutuyu bana uzattı. "Çiçek de getirecektim ama baban istemeye mi geliyor der diye almadım," Kısa bir an bana eğilerek fısıldadığı için gülmüş ve babamın dikkatini üstümüze çekmiştim. 

Aferin Nil Gökçe, çocuk eminim ki baban size öldürecek gibi baksın diye fısıldayarak konuşmuştur. 

"İyi günler efendim," diyerek ilk olarak babama yöneldi, Tayfun Onan ilk olarak onu şöyle bir süzdü. "Hoşgeldin," dedi her zamanki sert sesiyle. Yine de yüz ifadesinden özenli sevdiceğimin şimdilik geçer not aldığını görebiliyordum. "Hoşbuldum," dedikten sonra anneme yöneldi, elini öpmeye yeltenecekti ki "Hiç gereği yok çocuğum," anaçlığı ile sadece el sıkışmakla kalmıştı. 

Hep beraber salona geçtik. Elbette ben annemin yanına ikili koltuğa oturmuştum. Babam bir sultan edasıyla üçlü koltuğun tam ortasında yalnız oturmuş, karşısına denk gelen tekli koltuğa da Yağız geçmişti. "Nasılsın?" sorusu ile başlayan açılış gergin bir gülümseme ile devam etti. "İyiyim, teşekkür ederim. Sizler nasılsınız?" 

"Sağ olasın," Babam gözlerini çocuğa öyle bir dikmişti ki, tanımayan biri onu salona gömecek sanardı. Ben ise her şeyin olumlu gittiğini görebiliyordum, alttan altta yarime iyi gidiyorsun işaretleri de yapıyordum ama gerginliği hiç azalıyor gibi durmuyordu. 

Göğe Ait | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin