5.8

21.4K 1.5K 159
                                    

Keyifli okumalarrr <33

...

Üstümde mavi bir elbise, elimde baklava kutusu merdivenlerden yukarıya doğru çıkıyordum.

Yağız'la yaklaşık yarım saat önceki cilveleşmemizin üstüne bu eve gelmek biraz tuhaf hissettirse de bu düşündüklerimi Leyla'yla paylaşmış, kızım zaten yaş kemale erdi, gerekiyorsa düşer kalkarsınız gazlamasıyla tüm stresimi üstümden atmıştım.

Yanlış anlaşılmasın, düşüp kalkmayacaktım. Sadece gerginliğimin azalması bana iyi hissettirmişti.

Kapının önünde bir iki dakika kadar durdum ve içime derin bir nefes çektim. Zile bastığımda Yağız kapının arkasındaymış gibi üç saniyede açmıştı. "Oha," dedim, bu kadar hızlı açmasına şaşırarak. "Kapının deliğinden falan mı bakıyordun, ne kadar çabuk açtın kapıyı."

"Hoş geldin Gökçe," dedi Yağız, elimdeki poşeti aldıktan sonra da "Aynada saçıma şekil veriyordum," eklemesinde bulundu. Ayna tam kapının karşısında olduğu için bu çabukluğunun sırrı da belli olmuştu.

"Hoş buldum," dedim gülümseyerek, sonra da elimi onun saçlarına doğru uzattım. "Böyle olmamış, havaya mı dikseydin acaba?" diye sorduğumda mimiksel olarak göz devirmesine şahit olmuştum, galiba Yağız üç numara saçlarıyla dalga geçilmesinden pek hoşlanmıyordu. "Modundasın yine."

"Sen görünce bana bir haller oluyor, elimde değil kusura bakma," dedim, aç olmadığım halde ikindi yemeğine gelmiştim ben. Bazı hallerim mazur görülmeliydi.

Yağız söylediğime gülümserken ben de onu baştan aşağıya şöyle bir süzdüm, harbiden de bana attığı gömleği beğenmediğimi düşünmüştü sanırım. Beyaz değil de siyah olanı vardı üstünde, halbuki benim için hepsi aynıydı.

Mükemmele yakın.

"Ne güzel olmuşsun," dedi Yağız, sonra da bana doğru bir iki adım attı. Sarılmak için hamlede bulunacağını anlamıştım ama "Dur," dedim. "Aklım karışır öyle, önce biraz oturup sakinleşmem lazım."

Söylediğim Yağız'ın yüzünü iyice güldürmüştü, zaten o gülünce benim içimde çiçekler açıyordu. "Pekala, su ister misin?"

"Olur, alırım. Zaten beni saatin dördünde getirttin buraya, aç da değilim. Ne konuşacağız, nasıl konuşacağız hiç anlamadım. Ambiyansı bozdun."

"Ya Gökçe," dedi Yağız, "İstersen şimdi git, iki saat sonra gelirsin." Elindeki suyu bana uzattığı an almış, güya muhafazakar bir erkek olduğu için de adetlere uygun davranarak "Su verenlerin çok olsun, ölmüşlerinin canına değsin," demiştim. "Ayrıca hiçbir yere de gitmiyorum."

"Anneannem gibi konuştun," dedi Yağız, elimdeki su bardağını aldığında bu sefer göz deviren ben olmuştum. "Sen sus, muhafazakar erkek böyle tavlanıyor. Ben biliyorum."

Yağız elimdeki bardağı sehpanın üstüne koydu ve karşımdaki koltuğa geçti. Yüzündeki ifade biraz değişmişti, insan hoşlandığı kişi geldi diye gülümserdi biraz. Bizimki bozuk atıyordu, ha bir de "Tavlamak senden sorulur tabii, ona ne şüphe," diyerek trip serpiştiriyordu üstüne.

"Ama ayıp ediyorsun şu an, geçmişe gireceksek seninki de hiç parlak değil bence."

"En azından benim kiminle olduğum belli," cevabıyla biraz da benim yüzüm sirke satmaya başladı. "Sen de baya kıskançmışsın belli oldu."

"Öyleymişim, ben de bilmiyordum. Sayende öğrenmiş oluyorum." Duyduğum cümle bir anda sirke satan yüzümü topladı, hatta bana kalırsa sırıtıyordum. "Senin dört yıl, üç ay süren ilişkide öğrenmediğin bir şeyler mi var?" diye sorduğumda Yağız bu heyecanıma sanırım, gülümsemişti. "Var, daha fazlası da var hatta."

Göğe Ait | TextingWhere stories live. Discover now