5.6

21.4K 1.4K 187
                                    

Keyifli okumalar bebekler

Nil Gökçe Onan

Tam yüz yirmi sekiz dakikadır, gözüm saatte blok dersin bitmesini bekliyordum. Beklerken sıkılmış, bir ara uyumuş hatta Leyla uyandırmasa sıradan bile düşecektim.

"Bugünlük benden bu kadar arkadaşlar, hepinize iyi günler," diyen Alp hocayla birlikte, zaten yarım saat önce topladığım eşyalarımı sırtlandım ve kendimi bahçeye attım. Arada Leyla'ya benim işlerim var,  diğer derste görüşürüz bile demiş ve onu postalamıştım. Tabii kendimi de kantine atmıştım.

Yüzüme yerleşen kocaman gülümseme eşliğinde bana bakan gözerlerin yanına adımlarken resmen seke seke yürümüş, kara gözlümün tam karşısına oturmuştum. "Ne zaman geldin?"

Yağız kolundaki saate baktı, sonra da "Yarım saat kadar olmuştur. Kahve alıp geleyim mi sana?" diye sordu. Cevabımı beklemeden ayaklandığı için koluna yapışmak zorunda kalmış ve "Of dur, iki dakika," demiştim. "Çok daha önemli işlerimiz var, kahve falan içemeyiz."

Yağız ona doğru yaklaştığım için başta kaşlarını çatsa da hemen adapte oldu, aynı benim gibi masada daha yakın bir konuma geldiğinde yüzlerimiz arasında neredeyse beş santim ya vardı ya da yoktu. "Önemli bir işimiz mi var?"

"Allahım sen sabır ver bana," dedim yüzüne bakarken, keyfimi gerçekten çok kaçırıyordu bu çocuk. "Senin algılarda sıkıntı var, B12 de düşük muhtemelen ama sorun değil kara gözlüm. Benim aklım ikimize de yeter."

Yağız'ın yüzünden kendiminkini uzaklaştırdım ve çantamı aramızdaki masaya bıraktım. Arka bölmeyi açarken ve onun da içindeki ufak bölmeye bakarken Yağız'ın bir anda rengi değişmiş, o "Ne olur düşündüğüm şeyi yapmış olma," dediği an bombayı aramıza bırakmıştım. "Ta ta ta taa."

İkimiz de benim avucumda duran ama sahibi abim olan yüzüğe baktık bir süre, ben heyecandan yerimde kıpır kıpırdım o ise boş gözlerle bakmayı tercih ediyordu. "Yaa," dedim uzatarak, "Şöyle tepkisiz kaldığında enerjimi sömürüyorsun. Hadi kalk da satmaya gidelim, hem bunu kız tarafı taktı abime. Söyleriz bir tane daha alırlar, ben de parayı yerken sinirimi atmış olurum."

"Gökçe sen deli misin?" diye sordu Yağız, gözlerini de yüzükten çekmiş ve elini çenesinin altına koyarak ovuşturmuştu. Bitik bir halde bakıyordu bana.  "Sen abinin yüzüğünü yürüttüm derken ciddi miydin?"

Omuz silktim, "Sen benim ne zaman şaka yaptığımı gördün ki? Tapulardan tut da adetlere kadar. her şey gerçekti." Şu kilomca altın mevzusu biraz şişirmeydi ama ne yapabilirim? Ben altını çok seviyordum, biraz abartmak istemem suç muydu?

"Ya kızım," dedi Yağız, masada bana eğilmiş ve sertçe fısıldamıştı. "Abinin yüzüğünü satsan eline ne geçecek?"

"Para," dedim direkt, hiç düşünmemiştim bile. "E hadi abin nişanlısıyla arası bozulmasın diye yüzüğün parasını kendi cebinden öderse? O zaman ne olacak Gökçe?"

Bir anda kafama dank eden ihtimalle eğildiğim masadan doğruldum ve sandalyede arkama yaslandım. Kendi aklıma gelmeyen ihtimallerden ve enayi abi modelinden o kadar uzaktım ki Yağız'ın söylediği olasılık aklımın ucundan dahi geçmemişti.  "Yok ya," dedim kendimi ikna etmek istercesine. "Abim o kadar salak değildir, hem ben onun beynini yıkarım. Bir kere o kız benim abimi istememek ve parmağında oynatmak ne demek görmüş olur."

"Bu yaptığın kötülük," dedi karşımdaki teneke, böyle yaptığında gözümdeki değeri bir anda düşüveriyordu. "Nedenmiş o? Abimi almış avucuna, ne isterse yaptırmaya çalışıyor. Hem abimin üzülmesi de cabası, birini üzmek kötülük değil de benim yaptığım ufak cezalandırma mı kötülük."

Göğe Ait | TextingWhere stories live. Discover now