4.2

27.1K 1.6K 383
                                    

Nil Gökçe Onan

"Yat aşağı!"

Kantinin ortasında sevinçle sesimi yükselttiğimde, Yağız elinin içindeki elimi biraz sıkıp "Bağırmasana kızım," diye uyarı geçmişti. Umurumda değil der gibi omuz silktim.

"Güreşte yendim seni, artık tüm evlilik masrafları sizin tarafın," dediğimde, dudağının bir tarafı yukarı doğru kıvrıldı ve hafifçe geriye doğru yaslandı, hala elini avucumun içinden çekmemişti.

"Parmak güreşinde," diye düzeltti ciddiyetle. "Parmak marmak, sonuçta yendim," Kafasını olumlu anlamda salladı. "Önceki yendiğim beş seferi ne yaptık peki?"

"Parmak uzunluğunu da hesaba katarsak en az yedi avansım vardı, onları bile bitirmeden seni yenmiş oldum," dedim bilmiş bilmiş. Sokrates beni görse ayaklarıma kapanır, hakimden istemediği affı benden isterdi. "Sen çok fenasın," diye mırıldandı, bakışları bir anda gözlerimde sabitlenince paniklemiş, elimi memnun olduğu yerden çekip gözlerimi de önümde duran bitki çayına çevirmiştim.

"Diyeceğim de diyemiyorum, şu sıfata fena demek gelmiyor içimden," Dalga geçer ses tonuyla söylediklerine cevap vermeden önce boğazımı temizlemiş, "Sana da eğlence çıkıyor," demiştim mırıltı gibi duyulan sesimle.

"Çıkıyor," dedi inkar etmeden, gözleri uslanmaz olduğundan asla yüzümden ayrılmıyor, bir gözlerine bakayım dediğim anda da loş ortamlarda kara gözüken gözleriyle beni muhatap ediyordu. Saygısızlıktı bu, hatta insan haklarını ihlaldi, insanlık suçuydu.

"Bakma şöyle," Hızla söylediğim replik derin bir nefes vermesine neden oldu. "Şimdi klavyen olacaktı önünde, neler yazardın neler," dedi keyifli bir ifadeyle. "Hey yavrum hey," diye de tamamlamıştı.

"Neler yazardım? Sanki ne yazmaya izin veriyorsun da," Sitemli sesime kaşlarını kaldırdı önce, sonra da "Kara gözlümle başlardın, sonra tutabilene aşk olsun be Gökçe." Bir şeyi yeni hatırlamış gibi "Ha," diye söze girdi. "Senin gözlerimi ithafen konuşman da bir garip oluyor, beş saniye bile bakmıyorsun da."

"Senin yüzünden," dedim, kendimden emin bir şekilde konuşuyordum. "Normal normal konuşuyoruz, bir şey diyorsun, beynim farklı yerlere çekiyor. Sonra bak bakabilirsen," Tüm şikayetlerimi dile getirmenin rahatlığı ile bu sefer de ben geriye doğru yaslandım. O ise "Nereye çekiyormuşsun?" diye sordu oyuncu bir tonlama takınarak.

Tam tekrar yükseleceğim sırada "Ooo," sesiyle kafalarımızı aynı anda gelen sese çevirdik. Müstakbel enişte adayım karşımdaydı, yanında da Onur duruyordu. "Gökçe, seni buralara mı getirdi bu odun?" diye giriş yaptı Onur, sonra da  Yağız'ın omzuna vurup devam etti. "Oğlum sana hiçbir şey öğretemedik mi, kız ayağına mı getirilir lan?"

"Boş yapma," dedi Yağız, sonra da beklemediğim bir düzeltme geçti. "Nil ayrıca," Herkes gibi ben de şaşırmıştım ama üzerimdeki bakışlarla "Nil Gökçe de benim adım," dedim, tabi Onur benim adımı sadece Yağız'dan duyduğu için herkesin kullandığı ismime hakim olamamıştı.

Sırıttım, Yağız yarim caz yapıyordu da, gönlü çoktan sazı eline alıp aşk türküleri yakmaya başlamıştı, haberi yoktu.

"Öyle mi? Tamam," Fatih benim yanıma, Onur ise Yağız'ın yanına oturdu. "Nil deriz koçum, sıkma sen canını."

"Canını çıkaracağım senin," dedi haşin yarim, gözleri de sinirle yanına dönmüştü. "Kaşınma."

"Nil," İsmimi bastırarak bana seslendiğinde, bakışlarımı ona çevirdim. "Bu çocuğun bu halleri ne olacak ya? Sen böyle ne yapacaksın bununla, yol yakın bak?" Onur hala Yağız'ın öldürücü bakışlarına maruz kalırken güldüm.

Göğe Ait | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin