Giriş

166 52 23
                                    

Oy atmayı ve yorumlarınızla
destek olmayı unutmayın, seviliyorsunuz.

---

Aşkın ateşinde kül olanlara,

Medine'ye ithafen.

*****

Bizim buralarda masallar sizinkiler gibi evvel zaman içinde kalbur zaman içinde diyerek başlamaz. Bizim buralarda güller açar, güller solarmış diye başlar. Sizin güllerinizin hiçbir zaman solmaması dileğiyle.

*****

Bizim buralarda düğünlerde takı takılırken bir kişi defter tutar kimin ne taktığını yazar böylece haksızlık olmadan kim ne taktıysa zamanı gelince ona döner eğer çocuğu olmazsa ya da evlenmezse bile yine geri döner. Bugün Cemil ağabeyimin düğünü var, elinde büyüdüğüm birisi Cemil ağabey şimdi ise onun düğününde olmak biraz garip.

Çevreme bakıyorumda, bir bekar ben kaldım galiba... Bir yandan annem, bir yandan etrafımdaki büyüklerim olsun hep beni evlendirmeye çalıştılar. Hatta birkaç kez ben istemesem bile zorla kız görmeye bile götürdüler beni ama ben hiçkimseyi istemedim. Ben aşka inanan birisi oldum her zaman, bana göre böyle şeyler saçmalıktı.

Her neyse, biz bu defter işine geri dönelim... Bugün Cemil ağabeyin isteğiyle defteri ben tutuyorum. Her ne kadar sıkıcı bir iş bile olsa bizde büyüğün lafının üstüne laf söylenmez, zaten ben de hiçbir ricaya hayır diyemem.

Yaz, yaz bitmiyor tabii... Düğünlerimizde şenliklerimizde o zamanlar daha heyecanla kutlanıyor ve daha fazla kişiler katılıyor. Öyle bir kuyruk var ki hiç bitmeyecek gibi... Derken yağmur bastırdı tüm şiddetiyle, tabii düğün tahmininizdeki gibi iptal oldu biz yağmurdur çamurdur demeden oyunumuzu oynar gecede anamızdan büyük bir azar işitiriz.

O'nu ilk defa orada gördüm. Yağmurdan ilk önce kaçmaya çalışan daha sonra bize ayak uyduran ve çicekli bembeyaz elbisesini toprağın kahverengisine çevirene kadar yağmur altında güle oynaya dans eden Leyla'yı daha doğrusu, benim büyük aşkım Leyla'mı.

Onu ilk gördüğümde gözüme bir o kadar tanıdık, bir o kadar da yabancı geldi. Sarışın saçları yağmurun altında ıslanırken beni duraksattı. O an içimin yandığını hissettim, ciğerime bir köz atılmış ve onu görerek aldığım her nefeste içimde harlandığını hissettim. O buralı durmasa bile halk oyunlarımızı oldukça güzel oynuyor, yağmurun altında zevkle gülerek oynuyordu.

İçimdeki ateş git gide büyüyor gibiydi, tabii bu ateşin o zamanlarda aşk olduğunu bilmiyordum. Öğrendiğim zamanda da çok geç olacaktı ya... Zamanı gelince aşkın ateşinin küllerinde boğulacaktım...

Ben ortalıkta boş boş hiçbir şey yapmayıp sadece durup onu izliyorken yanıma Fatih geldi, kendisi benim hem süt hemde kan kardeşim olur. Omzuma dokunup kulağıma "Sen aşık olmuşsun, ulan Süleyman!" dediğinde buna ihmal bile vermemiştim ama daha sonra Fatih'in haklı olduğunu öğrendim. "Bence git konuş, köyün en yakışıklısı sensin! Seni beğenmeyecek kız oldu mu bugüne kadar?" Dediklerinde yine doğruydu, köyün kızları tarafından en çok beğenilen erkeği bendim. Bugüne kadar hep üstümde bunun özgüvenini taşımıştım ama ilk defa o gün onu gördüğümde karşısında bir karınca gibi küçüldüğümü hissetmiştim.

Cesaret edemedim, bir adım dahi atamadım ona doğru hep kaçabildim. Ona baktığımın anlaşılmasından korktuğumdan hemen uzaklaştım, Fatih gelip omuzuma dokunmasa saatlerce daha onun büyüsü altında kalacak gibiydim.

Bir süre sonra yağmur dindi, sandalyeleri toplarken aklımda yine o vardı. Bir koku geldi burunuma bir o kadar tanıdık, bir o kadar da yabancı... Öyle bir kokuydu ki bu tarif edilemez, sanki cennetteki tüm çiçekleri toplayıp burunuma tutmuşlarmış gibi.

*****

Süleyman yıllar sonra ilk defa o an kaybettiği ilhamını geri kazandı, aşkın ilhamı hiçbir ilhama, hiçbir şiire benzemezdi çünkü. O gün ilk bulduğu kalem ile kağıda yılların ardından şunları yazdı:

Gecelerin aydınlığı vurur mu yüzlerimize?
Güneşim sen olmadıktan sonra...
Aşk geçmiten bir kapı açar mı bana?
Benim kalbim senin olmadıktan sonra...

Leyla'ya MektuplarDonde viven las historias. Descúbrelo ahora