11. Mektup

36 7 1
                                    

duygularına düşmanlık duyan
herkese ithafen.

***

Sevgili hanımefendi,

Sana en son mektubumun üzerinden dört gün geçti, ölüm gibi bir dört gün bile demek istemiyorum sanki ismini andıkça bir başkasını daha hayatımdan alacak götürecekmiş gibi hissediyorum. Annemi kaybedeli dört gün oldu, sana yazmayalı dört gün, hayatımdana nefret edeli dört gün...

Eğer gelipte bana soracak olursan "Ne yaptın bu dört günde?" diye, hiçbir şey. Ne bir şey yapmak geliyor içimden ne de sana yazmak. Durumumu tarif edecek olursam eğer, sana bile yazamayacak kadar kötü bir haldeyim derim.

Her şeyi çok acı veriyor bu sürecin Leyla'm, hele de evde tek başına kalınca insan sadece özlem duyuyor bazı şeylere. Ona, onun kokusuna, onun söylenmesine, onda sevmediğin her şeyi n'asıl özlüyor insan anlatamam. Biz insanoğlu, böyle şeylerde çok nankörüz. Hep derler ya "İnsan bir şeyin değerini kaybedince anlarmış." diye, gerçektende öyleymiş. Çoğu kızdığımız şeyi bile çok ama çok özlüyoruz.

Keşke diyorum, keşke şu odanın kapısından tekrar girse ve bana yine en saçma sebepleri sıralayıp kızsa, bağırsa, çağırsa ama yinede o kapıdan girse. Keşke, keşke diyorum yine bana kızdığı için benim en sevmediğim yemeği yapsa şurada yine tartışsak ama yine bir öpücükle barışabilsek. Keşke olsan anne, keşke sadece olsan.

Ama bak, şimdi yatağın boş, mutfağın boş, her yer boş ben var mıyım bu evde? Onu bile bilmiyorum ki... En zor şeylerden birisi de ne biliyor musun Leyla'm? Ölmüş bir insanın yaptığı o yemeği yemek. En sevdiğim yemekleri yapmış birde, artık nefret ediyorum.

Acı olan çok şey var Leyla'm. Onun yatağını gece boş görmek gibi, onun kokusunu almak gibi, onun oturduğu yerlerde onu görememek ve birdaha asla göremeyecek olmak gibi. Şunu fark ettim ki şu dört günde, hepimizin hayatı o kadar kısa ve değersiz ki...

Dünya'nın en ünlü insanı ol, en sevilen kişisi ol, en zengin kişisi ol, yine de seni en yakınların harici hatırlayan olmayacak. Hatta çoğu zaman onların bile aklına gelmeyeceksin, en fazla bir yıl sonra seni sadece ölüm yıldönümlerinde hatırlayacak ve üzülecekler.

Bu mektupları yazması benim için o kadar zor ki. İnan bana yazma hevesim bile yok şu yas günlerinde, fazla uzun bile tutamıyorum son günlerde içimden sana saçmalamak gelmiyor. Hatta sana seni ne kadar sevdiğimi anlatma motivasyonum bile yok denilebilir belkide biz her ne kadar aşk dünyanın en önemli şeyiymiş gibi görüyor olsakta ailemiz ve arkadaşlarımız kalbimizde her daim daha önemli.

Ama içimde hala bir umut var biliyor musun, yazmaya ve yaşamaya karşı. Sanırım en doğru olan şey de tam olarak bu. Belki yaşamak için pek bir nedenim kalmadı evet ancak annemde babamda bu yapmamı isterdi. Her şeyi geride bırakıp yaşamak en iyisidir belkide.

Zaten hepimiz o kadar fazla şeye zamanla alışıyoruz ki, her şey hepimiz için o kadar kolay bir şekilde öyle bir basitleşiyor ki.

Sana daha fazla yazmaya mecalim yok, kendine iyi bak Leyla'm. Umarım beni anlıyor ve bana kırılmıyorsundur. Sana anlatmak istediğim çok şey var, sana söylemek istediğim çok şey var ama hiçbir şey yapmaya mecalim yok. Sanki beni benden aldılar da yerime bir odun koydular gibi hissediyorum. Kendine iyi bak.

Sevgilerimle,
Süleyman.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Mar 22 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Leyla'ya MektuplarWhere stories live. Discover now