8. Bölüm "İyi Bir Arkadaş"

44K 3.3K 1.3K
                                    

8. Bölüm "İyi Bir Arkadaş"

Felix Emily’nin ruh halinin böylesine çabuk değişmiş olmasına şaşırmış, fakat ona ayak uydurmaya karar vermişti. O Emily’nin yanına gitmek için sandalyeden kalktığı sırada Emily masanın uç tarafında duran iki büyük tepsinin ve masaya dizilmiş olan içleri altın rengi bir tozla dolu sayısız bardağın yanında duruyordu. Emily’nin bardaklardaki şeyin yıldız tozu olduğundan hiç şüphesi yoktu. Felix yanına yaklaşırken Emily gülerek ona doğru döndü ve“Eğer bu yıldız tozuysa, yıldızlar kendilerini içiyorlar demek olmuyor mu?” diye sordu.

Felix muzip bir tavırla “Demek ki kendi türünü yemeyi seven yalnızca sen değilmişsin.” diye cevap verdi.  Emily ise tekrar gülümsedi ve tepsilerden bir tanesine bardakları dizmeye başladı. Az sonra Felix de diğer tepsiyi önüne çekti ve bardaklara uzanıp onları dizmeye başladı.  Arada bir göz ucuyla neredeyse neşeli denilebilecek bir tavırla bardakları dizen Emily’ye bakıyordu, onun kendisine böylesine iyi davranıyor olması aklını karıştırmıştı doğrusu. Neden kendisine yardım etmek için bu kadar uğraşıyordu? Kendini bir an için suçlu hissetti, Emily sırf onun yüzünden bu aptal servis işini yapmayı kabul etmişti. Felix Emily gibi gururuna düşkün bir kızın böyle onur kırıcı bir işi üstlenmesini çok tuhaf buluyor, kendisine Emily’nin bu iyiliğini takdir etmekten başka bir şey kalmadığını biliyordu. Emily bardakları dizmeyi bitirdiğinde Felix’e döndü, Felix ona bakarak düşünmeye daldığından göz göze gelmişlerdi. “Ne?” diye sordu Emily tedirgin bakışlarla, herhalde Felix’in yine kendisinde eleştirecek bir şeyler bulduğunu düşünmüştü. “Hiç,” dedi Felix omuzlarını silkerek. Emily konuyu irdelemek yerine doldurmuş olduğu tepsiyi yüklendi ve kapıya doğru yürümeye başladı. Felix de bardaklarını dizmeyi bitirdiğinde tepsisini aldı ve şimdi çıkmakta olan Emily’nin arkasından odanın kapısına doğru yürüdü. Emily kapıdan çıkmadan hemen önce omzunun üzerinden Felix’e doğru bakıp sinsi bir şekilde gülümseyerek “Olabildiğin kadar uyuz ol, bizi servis elemanı olarak aldıklarına pişman olsunlar.” dedi. Felix gülerek onayladıktan sonra birlikte odadan çıktılar. Ana salonu bulmakta zorlanmadılar, altın rengi perdelerle ve güzel insanların portreleriyle donatılmış uzun koridoru takip ettiklerinde koridorun bitimindeki altın rengi devasa kapının önüne gelmişlerdi. Emily buranın partinin yapıldığı ana salon olduğunu odanın yarı saydam duvarları ardından görünen onlarca yıldız gözlerini kamaştırdığında fark etmişti. Ne Felix ne de Emily içeri girmek için bir hamlede bulunmuşlardı. Ellerinde yıldız tozu dolu bardaklardan dolayı ağırlaşmış tepsileri tutarak bir süre öylece dikilerek içeridekileri izlediler. Emily yarı saydam duvardan gördüğü alımlı ve ışıltılı insanların dans edişlerini izlerken kendini hiç oraya ait hissetmiyordu. Bir an için elindeki tepsiyi yere atıp kaçmayı düşündü fakat daha sonra Felix’e dönüp baktığında ona vermiş olduğu sözü hatırladı. Felix ona bakmakta olan Emily’ye dönerek “Artık girelim mi? Zaten bizi görebiliyorlar.” dedi. Emily başını sallayarak onayladı ve Felix’in ardından ana salona girdi. Nereden geldiği belli olmayan sakinleştirici bir müzik salonun altın rengi saydam duvarlarında yankılanıyordu. Altın rengi ipek ve kırmızı kadife kumaşlardan yapılmış süslemeler tavandan sarkıyor ve doğmakta olan güneşin kırmızı, turuncu ve sarı ışıkları salonun kristal camlarından süzülerek odanın zemininde dans ediyordu. Salon öylesine genişti ki Emily kaç tane parıldayan ve ışıldayan yıldızın o anda orada bulunduğunu kestiremiyordu. Emin olduğu tek şey etrafının birbirlerinden güzel ve yakışıklı yıldızlarla çevrilmiş olduğuydu. Hepsi göz kamaştıran parlaklıkta beyaz kıyafetler giyinmişti. Emily etrafına göz gezdirirken artık Asteria’nın ömründe görüp görebileceği en güzel kız değil, en güzel kızlardan sadece biri olduğunu düşünüyordu. Ayrıca itiraf etmeliydi ki hayal bile edemeyeceği kadar yakışıklı çocukları görmek bir an için Emily’nin başını döndürmüştü.  Emily bir süre daha hayranlıkla etrafı izledikten sonra Felix onu dürterek ilerlemeleri gerektiğini hatırlattı. Emily hemen kendine gelerek başıyla onayladı ve şimdi yıldızların toplandığı salonun ortasına doğru yürümekte olan Felix’i izledi. Ellerindeki tepsilerle yıldızların arasından ilerlerken bir an için görünmez olduklarını düşündü, çünkü onlar yürürken uzanıp tepsilerinden içecek alan yıldızların hiç biri dönüp onlara bakmıyordu. Birbirleriyle gülüşüp, sohbet ve dans etmekle öylesine meşgullerdi ki aralarından süzülen sönük iki rüyayı –Felix o kadar da sönük değildi gerçi- fark etmiyorlardı bile. Ya da, diye düşündü Emily, sadece görmezden geliyorlar. Salonun ortasına ulaştıklarında tepsilerinin bir kısmı çoktan boşalmıştı. Emily Felix’e doğru dönerek “İçecekler bitmeden dağılalım ve sen de Asteria’yı bulup onunla konuşmaya çalış, bu tek şansın.” dedi.

Rüya BekçisiWhere stories live. Discover now