12. Bölüm "R.Ö."

37.6K 2.8K 1.2K
                                    

Yazarın Notu: Merhaba arkadaşlar :) Bu bölümümüzde çok yoğun bir bilgi akımına uğrayacağız, bu nedenle sizlere tavsiyem bu bölümü böyle aklınızın yerinde olduğu bir vakitte, bir yere iyice yerleşerek ve kendinizi iyice vererek, rahat bir kafayla okumanız. Böylelikle ayrıntıları kaçırmamış olursunuz. Tekrar ediyorum, bu bölüm bir nevi hikayenin mihenk taşı, düğümün çözüldüğü nokta. Umarım benim yazarken eğlendiğim kadar siz de okurken eğlenirsiniz. Lütfen, lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin, bana orada olduğunuzu ve silik hayaletlerden ibaret olmadığınızı hatırlatın. Bu arada, sıkı durun, son 5 bölüm ;)


12. Bölüm "R.Ö."

Emily gözlerini açtığında gördüğü ilk şey betondan gri bir tavandı. Uyuşmuş bedenini kıpırdatmayı denediğinde üzerinde yattığı şeyin sert yüzeyi canını acıttı; ne zamandır böyle yatıyor olduğunu merak ediyordu. Bir süre gözlerini odada gezdirdikten sonra, küçük ve karşı duvardaki ufak kitaplıkla Emily’nin üzerinde yatmakta olduğu şey dışında başka eşya barındırmayan bir odadaydı, kollarını her iki yanına bastırıp destek alarak doğruldu. Oturduğunda vücudunun değişik kısımlarının tutulduğu ve ağrıdığını fark etti. Biraz esneyebilmek için kollarını iki yana açarak gerindiğinde nerede olduğunu merak ediyordu. En son hatırladığı şey o malum ninniyi duyduğu, bilincini kaybettiği ve yere düşmeden hemen önce birinin onu yakaladığıydı. Gerisi ise uçsuz bucaksız bir karanlıktı.  Emily bacaklarını öne doğru uzatıp esnettikten sonra güçlükle ayakları üzerine doğruldu.  Odaya bir kez daha şöyle bir bakınca sağ tarafındaki aralanmış kapıyı gördü. Kapıya doğru ilerlemeye başladığında kapının kulpuna dolanmış eli fark etti ve yürümeyi kesti. Kapının diğer tarafında biri duruyor olmalıydı ve Emily bu kişiye güvenip güvenemeyeceğini bilmediğinden ona görünme riskini göze alamazdı. Emily bir süre hiç kıpırdamadan kapıdaki kişide bir hareketlilik olup olmadığını gözledi, ancak kapıda duran her kimse içeri girmek için en ufak bir hamlede bile bulunmuyordu. Emily onun kapının diğer tarafında bir şeylerle meşgul olduğu ve bu nedenle içeriye girmeyi ertelediği çıkarımında bulundu. Nitekim yanılmamıştı, Emily cesaretini toplayarak kapıya bir adım daha yaklaştığında fısıltıya benzeyen iki ayrı sesin bir şeyler konuştuklarını duydu.  Konuşulanları dinleyebilmek ve bunu yaparken görünmemek için kendisini hemen kapının arkasına doğru çekti. Bu yaptığının yanlış olduğunun farkındaydı, fakat hiç tanımadığı bir yerde gözlerini açtığında nerede olduğunu keşfetmek adına konuşmalara kulak misafiri olmak kadar olağan bir şey daha olmadığını bahane ediyordu.

“Yine de onu getirmemeliydin.” diye fısıldadı seslerden biri. Emily kapı ve onun menteşelendiği duvar arasındaki boşluk şeridinden baktığında bu sesin bir kıza ait olduğunu gördü. Kız kapı kulpunu tutan kişinin tam karşısında duruyordu ve yüzü Emily’nin olduğu tarafa dönüktü. Emily onu incelediğinde kızın esmer denilecek bir ten rengine ve keskin bakışlı kuzgun karası gözlere sahip olduğunu gördü. Kızın yüz hatları sert ve belirgindi, uzun siyah saçlarını kafasının tepesinde at kuyruğu yapmıştı. Emily onu biraz daha inceledikten sonra yüzünün çok tanıdık olduğunu düşündü, fakat bu kızı nerede gördüğünü bir türlü çıkaramıyordu.

“Sana söyledim Raven.” dedi ikinci fısıltı. Emily bu kulağına ulaşır ulaşmaz ikinci sesin Eduardo’ya ait olduğunu anlamıştı. Eduardo’nun fısıltılı sesi konuşmaya devam etti, “Ellerini kulaklarına götürmüştü, tıpkı...” Eduardo konuşmasını yarıda kesince Emily bir an için onu görmüş olabileceklerinden şüphelendi ve kendini geriye doğru çekerek sırtını duvara yapıştırdı. Fakat hemen sonra Raven denen kız konuşmaya başladı, “Tıpkı Luke gibi miydi? Tanrı aşkına Ed, artık aş şunu!”  Emily onun sesinin şimdi sert ve güçlü bir fısıltıya dönüştüğünü fark etti.

Rüya BekçisiWhere stories live. Discover now