10.Bölüm

2.4K 79 0
                                    

İyi okumalar...

"Alper değil, İnci istemezse dokunmaz bile ona. Ama ikisi de isterse işte o zaman." dedi ve cümlenin devamını getirmedi.

Telefonumda İnci'yi tekrar aradım. Bu sefer açmamıştı.

"Özgür geri dönsek mi belki arabayı falan görürüz." dedim.

"Tamam Açelya'ya mesaj at merak etmesinler." dediğini yapıp Açelya'ya mesaj attım ve yolu geri gitmeye başladık. Araba gördüğümüzde Özgür hızlandı ve plakası da Alperlerinki olduğunda arabanın olduğu yere yaklaştık. Arabadan ikimizde inince Özgür gelip elimden tuttu. Öyle yürümeye devam ettik.

İnci ve Alper arabanın kaputunu açmış içine bakıyorlardı. Onları gördüğümüzde durup derin bir nefes verdik ve yanlarına gitmeye devam ettik. O Alper'e ben İnci'ye sarıldım malum şeyi yapmadıkları için.

"İncir aradım seni neden meşgule attın?" dedim endişeyle.

"Alper dışarı çıkınca peşinden gittim. Senin aradığını görmedim direkt meşgule attım." dedi mahçupça.

Özgür de Alperle arabada konuştuğumuz konuyu açmadan ne olduğunu soruyordu. İkisi beraber arabaya baktıklarında yarım saat süre sonra kaputu kapatıp ellerini silkelediler.

"Bir kablo mu ne kopmuş, onu hallettik." diye açıklama yapınca Özgür, başımı tamam anlamında salladım. Yanıma gelip kolunu kaldırdı.

"Koluma gir, ellerim yağlı sana dokunamam." dediğinde tebessüm edip koluna girdim. Toprak yolda ilerleyip kendimizi arabaya attık.

Çantamda ıslak mendil bulup paketinden çıkardım ve Özgür'ün elini alıp temizlemeye başladım. İlk şaşırsa da elini serbest bıraktı kafasını başlığa yasladı, gözlerini kapattı.

"Çok mu yoruldun bugün?"

"Biraz." dedi kısık sesiyle.

"Bu kadar geçe kalmasaydık keşke, söyleseydin ya." dedim ıslak mendili kapının çöplüğüne atarak.

"Yılbaşı bugün, seninle yeni bir yıla girmek varken evde uyuma düşüncesi kötü bir fikir." dedi ifadesizce ve gözlerini açıp kafasını doğrulttu.

"Teşekkürler." dedi elini kaldırıp.

"Yüzüğümü de sildin mi?" deyip güldü.

Bende güldüm.

"Ne diyorsun en çok onu sildim hatta." dedim ve daha çok gülmeye başladık.

Ağlanacak halimize gülüyorduk ama mutluyduk... Gözlerini açıp kapatıp arabayı çalıştırdı.

"Saat kaç?" dedim birden biraz telaşla, babamın saat bire kadar eve gel dediğini unutmuştum.

"Bire yirmi var güzelim, birşey mi oldu?" dedi kaşlarını çatarak. Yolumuz yarım saat olduğuna göre babam kızabilirdi eğer uyumamışsa tabii.

"Babam, bire kadar evde ol demişti de." dedim mahçupça gülerek. Benim için endişelenmesini istemediğim için gülmüştüm. Zira şuan zaten uykusu vardı.

"Yağız Amca birşey derse ben konuşurum dert etme." dedi. Sesi kısık ve yorgun çıkıyordu. Bugün bile fazla neşeli değildi. Gerçi Özgür pek gülmezdi de...

Gözüm yine ona kayınca izlememe izin verdim. Arada bir aynalara bakması, çatık kaşlarıyla yolu izlemesi, yüzük dolu parmaklarıyla direksiyonu tutması, vites değiştirmesi... Karizmaydı ortağım.

Birden çarpık bir şekilde gülünce yakalandığımı anlayıp kafamı kendi tarafımdaki cama çevirip dirseğimi kapı koluna koydum ve elimle alnımı kaşıdım.

İYİ Kİ Where stories live. Discover now