12.Bölüm

1.9K 81 6
                                    

"Hayır. Beni etkiliyorsun, oyun değil." dediğinde kalbim acıyordu.

Hala göz göze değildik. Ne yapacağımı bilmez şekilde alnımı omzuna dayadım. Ne dediğinin farkında mıydı? Ya ben, ben ne yapmalıydım?

Başka birşey demeden öylece dans edip masaya oturduk. Birazdan hareketli şarkı çalacaklardı ve biz oynamak zorunda kalacaktık. Şuan ruh halim inanılmazdı ve göbek atma eyleminin ruh halimle alakası yoktu.

Şarkı hala çalmazken sanırım dinlenmemizi bekliyorlardı. Yanıma Açelya geldi.

"Senin yüzün bembeyaz olmuş, birşey mi oldu?" dedi endişeyle.

"H-hayır. Açelya ben oynamak istemiyorum." dedim yalvarırcasına.

"Kızım ben ne yapabilirim senin nişanın oynaman lazım. Enişte şu nişanlına birşey söyle." deyip ayrıldı yanımızdan. Enişten zaten söyleyeceğini söyledi.

Önüme döndüğümde ellerimin üzerinde Özgür'ün ellerini hissettim.

"Dediklerim içinse bu suratın, özür dilerim. Dediklerimin arkasındayım ve sana buraya gelmeden önce demiştim ki bana uy. Birazdan şarkı çaldıklarında beraber karşılıklı oynayacağız tamam mı?" dedi tebessümle.

Nasıl hiçbirşey olmamış gibi davranmamı isteyebiliyordu? Herşeyin bana kolay geldiğini mi sanıyordu?

Önüme döndüm. Masanın üzerindeki çiçeklere daldım, çenemi kastım. Hangi gelin nişanında ağlar? Gözlerimi sertçe kapattığımda yanaklarımda eller hissettim. Dolu gözlerimi açıp ona baktım.

"Elif, aklındaki herşeyi unut, gecenin sonunda hepsini sana soracağım, sen de bana içini dökeceksin tamam mı? Ama şimdi hepsini unut ve gülmeye odaklan. Oyun için."

Oyun umrumda mıydı ki? Evet. Toparlanmam lazımdı. Derin bir nefes aldım. Gözyaşlarımı geri yolladım ve gülümsedim. Şarkı çaldığında Özgür elimi tutup kaldırdı.

Pistin ortasına geldiğimizde karşı karşıya durduk,  kollarımızı açıp parmaklarımızı şıklatırken Açelya'lar ve kuzenlerimiz de alkış tutmaya başladı.

Birden aramıza Amcam girip para attı. Gülümserken gözlerimi devirip oynamaya devam ettim. Özgür erkek arkadaşları ve kuzenleriyle oynarken ben de Açelyalar ve kuzenlerimle daire çizip oynamaya başladım.

Şarkı durup pasta geldiğinde Özgürle yan yana geldik. Önümüzde istediğim dört katlı pasta geldiğinde elime bıçağı aldım, Özgür de elini elimin üstüne koyduğunda pastayı kestik.

Elimize tabaklarımızı aldığımızda ikimizde şaşırmıştık. Pastaları birbirimize yedirmemiz gerekiyordu. Pekiii.

Gülümsemeye başlayıp çatallarımızı aldık elimize. Çatalı bana uzatırken bende ona uzatıyordum. Uzattığı lokmayı ben alırken, benim uzattığım lokmayı alamadan çatalı geri çektim. Hala gülümsüyordu ama sinir olduğu belliydi. Tehditvari bakıyordu. Elindeki tabağı ve çatalı masaya bırakıp belimden tuttu ve kendine çekti. Böylece elimdeki lokmayı da yemiş oldu. Şaşkın gözlerimle ona bakarken o tebessümle pastasını çiğniyordu. Flaş patlamasıyla kendime geldim, o da belimdeki elini çekti.

Pasta gittiğinde hala dikilmeye devam ettik. Takı takacaklardı. Özgürle birbirimize bakıp ofladık. İğneleri de İnci tutuyordu.

Yarım saatin sonunda takılar takıldığında ayaklarımı hissetmiyordum. Çimlerden yürüyüp masaya geçtiğimizde hafif kısık seste şarkı çalıyordu. Çocuklar pistte koştururken bahçedeki insanlar gitmeye başladı.

Özgür'e baktığımda dalmış masaya bakıyordu. Kaşları çatıktı. Birşey düşünüyordu.

Omzumu silkip bahçeye bakmaya devam ettim. Dirseğimi masaya yaslayıp avcuma çenemi koydum. Alper İnci'nin babasıyla hararetli hararetli birşey konuşuyordu. Halil amca anlatıyor, Alper dikkatlice dinliyordu. Deniz ile Açelya'ya baktığımda birbirlerine birşeyler anlatıyorlardı. İpek utangaçça sandalyesinde otururken Arda tebessümle ona bakıyordu. Arkadaşlarımın aşklarını çok seviyordum. Özeniyordum.

İYİ Kİ Where stories live. Discover now