İP_58 | KAYIP RIHTIM

90.2K 3K 2.1K
                                    


Merhabalar, işte biz yine geldik.

İntikamın Pençesinde 2'nin en uzun bölümü oldu.

Oy verip bol bol yorum yapmayı unutmayın ♥

Oy verip bol bol yorum yapmayı unutmayın ♥

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüme kar tanesi ❄

Bölüm Şarkısı, Lewis Capaldi, Someone You Loved

58. BÖLÜM | KAYIP RIHTIM

Başarısız ol. Kaybet! Kötü ol! Oyna, riske gir! Cesur ol!

Camın diğer tarafında kış rüzgârlarıyla savrulan yapraksız dallar cama ve pervaza çarparken, çantamdaki telefonu çıkardım. Avuçlarım terliyordu, ağzımın içi gibi ıslaktı. Kararsızlık bir yılan gibi midemde sürünerek dolanıyordu ancak şansımı bir kez daha denemek istiyor, bu karardan geri dönmeyi zihnim reddediyordu.

Odanın ortasında pencereye doğru sessiz adımlarla yürürken, sanki zeminin altına hislerim gömülmüştü de orda sallanıp deprem etkisine neden olarak ayağımın altındaki yeri sallandırıyordu. Tuncay'ın isminin üzerine bir kez daha tıkladım, çalıyordu, ama diğer seferler olduğu gibi yine açmıyordu. Avuçlarımdan taşan sıcaklığın aksine içimi kar soğuğu bastı. Açmayacaktı. Avucumun içine aldığım kalın perdeyi sertçe çektiğimde kalbim acıyordu, camın dışındaki gün ışığı gözlerimi kamaştırdı ve gün ışığının içinden geçen karlarla göz göze geldim. Yağan karı izlerken gürültülü bir şekilde iç geçirdim, bakışlarım pencerenin dış denizliğinde biriken karlara saplandı. Benim için çok değerli birini kaybetmiştim, en kötüsü onu kaybederken çırpınışlarım hiçbir işe yaramamış sonuç vermemişti. Benimle konuşmayacaktı, bir daha asla. Tuncay'ın kolay kolay küsen, kin tutan bir karakteri yoktu fakat bir kez kin tutarsa da çok zor yok olurdu.

Bazen geri getirilmesi mümkün olmayan şeyler vardı, Tuncay onlardan biriydi.

Geri dönüp telefonumu çantamın içine bırakırken, çantamın bir köşesinde pırıltılar saçan o eski, siyah köstekli cep saati dikkatimi tekrar çekti. Bu evden gittiğim ve hastalıktan baygın düştüğüm o gece beni hastaneye bırakan kişiye ait tek izdi, Alvina hastane odama girdiğinde saati yerde bulduğunu söyleyip bana vermişti. Bazı doktorların ve hemşirelerin ağzını aramama rağmen sahibi hastaneden çıkmamıştı, geriye kalan tek seçenek ise beni hastaneye bırakan kişiye ait olduğu gerçeğiydi. O kişi her kimse odama girmişti, Alvina gelene dek belirli bir süre başımda da beklemiş olmalıydı.

Bu kısım da hâlâ kafamdaki kayıtlarda çözülememiş bir muammaydı, o gece beni hastaneye kim bırakmıştı?

Kim Alvina'yı arayıp benim yanımda durmasını söylerken, aynı anda Edim'e haber vermemesini istemişti ondan?

Doktorlara sordum ama kimse bir şey bilmediğini, odamda kimseyi görmediklerini söylediler veya birileri bilerek çok iyi yalan söylüyordu bana. O kişiye minnet mi hissetmeliyim, yoksa korkmalı mıyım bilmeliydim, bilmek zorundaydım. İçimde dinmeyen merak duygusundan yola çıkarak, oldukça çetin ısrarlarımdan sonra bir şekilde hastaneyi ikna edebilmiştim ve hastanenin güvenlik kayıtlarından da onun kim olabileceğine bakmıştım. Yoktu, o kişi yoktu, bir kadın ya da bir erkek ama yoktu. Sanki gizli bir el tarafından hastaneye bırakılmışım gibi hiç iz yoktu. Edim'le bunu daha önce konuşmadık, benim hastaneye bırakıldığımı bilmiyordu.

İNTİKAMIN PENÇESİNDE (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin