İP_7 | "KAR KOKUSU"

420K 19K 12.7K
                                    

Üstte Lavin Kutup için mini bir video var.

Lavin Kutup kafanızda daha iyi şekil bulsun diye bakabilirsiniz, emin olun çok zamanınızı almayacak.

Yeni bölümle geldim ❤

Hard'ın finaline az kaldı, daha sonra bu kitaba yoğunlaşacağım, biliyorum bu kitabın pek okuru yok ama devam etmek istiyorum.

Bu arada dönüş yapamasam bile geçen bölüme gelen yorumlarınızı okudum, hepsi harikaydı. Bir yazar sevilmekten çok anlaşılmayı ister ve sizin bana büyük bir açık yüreklilikle her ikisini de verdiğinizi görüyorum, minnettarım, sonsuz teşekkürler.

 Bir yazar sevilmekten çok anlaşılmayı ister ve sizin bana büyük bir açık yüreklilikle her ikisini de verdiğinizi görüyorum, minnettarım, sonsuz teşekkürler

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüme bir kar tanesi bırakın ❄

7. BÖLÜM | KAR KOKUSU

Seni öperken
Asılacağın urganı da kafalarında örmeye başlayan insanların ayak sesleriyle doludur bu dünya...


Bir orman, sislere boğulmuş bir ormandaydım. Issız, karanlık ve ürkütücüydü.

Yine de bu orman tanıdıktı fakat burda olmamam gerektiğini biliyorum...

Üzerimde benim hiç de tarzım olmayan dizlerimin altında biten kar beyazı bir elbise vardı, kurumuş kan leklerinin iz yaptığı eteklerim geriye esiyordu. Elbisemin renginin aksine ayağımda simsiyah botlar vardı. Kalp atışlarım son vuruşlarını yapıyormuş gibi düzensiz atmasının yanında aldığım nefesler göğsümün içini sızıyla dolduruyordu. Neden kaçtığımı bilmediğim hâlde durmadan koşuyordum. Bedenimde nasıl var olduğunu anlamadığım mor çürükler vardı, ruhumda isimsiz bir ağrının dolaşmasına sebep oluyordu. Çalılıklara değen kollarımda ince yırtıklar açılmıştı. Arkamdan gelen baskın adım seslerini duyabiliyordum, sanırım kimliğini bilmediğim birinden kaçıyordum veya bir canavardan.

Sonbaharın etkisiyle sararan yapraklar rüzgârın temasıyla havada döne döne savrulup duruyorlardı, bazılarının saçlarımda konakladığı kadar tenimi kesercesine dokunup gittiğini de duyumsuyordum. Sis, görüş alanımı kapatıyordu, ancak iki adım sonrasını görebiliyordum ve bu da gideceğim yönü bulmakta zorluk çıkartıyordu bana. Bu yüzden sadece koşmaya, korkunç ormandan çıkmaya odaklanmıştım.

Bir ara durdum, belki dünya kadar yaşlı bir ağacın kalın gövdesine yaslandım. Derin soluklar alırken, benimle aynı elbiseyi giyen, aynı botları giyen, aynı sarı saçlara sahip bir kız çocuğu önümden yürümeye başladığında, karanlık çökmek üzereydi. Garip olan şeyse çalılıkların ardından bir ışık cennet güneşi gibi onun saçlarına dökülüyordu, baştan aşağı parlıyordu.

Belki o burdan nasıl çıkacağımı biliyordu. Ona seslendim: "Hey küçük kız, bekle."

Durmadı, yürümeye devam etti.

İNTİKAMIN PENÇESİNDE (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin