İP ▶ 42 | "KÖR KUYU"

347K 10.2K 8.5K
                                    

#15TemmuzŞehitlerimiziRahmetleAnıyorum/z

Vote konusunda cimri olmadığınızı bildiğim için, yorumu 1500 veya 2bin yaparsanız bir dahaki bölümü yarın veya daha sonraki gün atabilirim.

Keyifli okumalar, kaplanlar! 💞

42. BÖLÜM | KÖR KUYU

Her şeyi hatırlıyor musun? Her şeyi.
Hatta bütün her şeyi.

Yani bazen... silinip gidecek diye yaptığımız bütün işleri.

Fakat onlar kaybolmuyorlar.
Zamanla dipdiri karşımıza çıkıyorlar ve bizi bekliyorlar.

🍁

Cehennem, insanın acı çektiği yer değil, acı çekerek atılan feryatları kimsenin asla duyamayacağı yerdir.

Kendini içinde ateşler olan bir kuyuda hissediyordu Lavin. Kimseye ulaştıramadığı feryatları kendi kulaklarını sağır ediyorken, zincirlendiği bu kuyudan kurtuluş çok zordu; bileğindeki bir zincirin sahibi Edim, diğer bir zincirin sahibi babasıydı. Kimseyle konuşamıyor, içini dökemiyordu. Hissettiği korkuların ilmekleri boğazına kadar nüksettiğinde, nefes boşluğu ölü hislerinin kalıntılarıyla dolup içini çöplüğe çevirdi.

Henüz bir saat olmuştu İstanbul'dan döneli. Birkaç saat önce gelişen olaylar, zihnini hiç olmadığı kadar meşgul ederken, ruhunda derin yaralar açtı. Edim kendisini o hâlde bulunca hemen hastaneye götürmüş ve patlayan dikişleri yenilenmişti. Edim hastaneden çıkıp, başka bir otelde dinlenmeyi teklif etse de Lavin kabul etmeyerek hemen gitmek istediğini söylemişti.

Edim yol boyunca, Lavin'den neler olduğunu öğrenmeye çalışmışsa da, Lavin konuşmayı reddedince bir süre sonra sessizliğin bağrında yapılan yolculuk dikenli teller gibi kıvrandırdı ruhlarını. Gelir gelmez, Edim soluğu banyoda alırken, Lavin penye gri bir eşofman altı ve üzerine de siyah sporcu atleti geçirip kendini yatağa bırakmıştı.

Artık hiçbir şey eskisi gibi değil ve olmayacaktı.

Bir saattir aynı yataktaydılar, ama birbirleriyle konuşmadan geçen zaman, cehennem derelerine akan koyu kıvamlı irine dönüştü. Çevrelerini sınırlayan dört duvar, düşüncelerini ve hislerini azar azar emiyor, kendi aleviyle yaşamaya mahkûm bir mum gibi eritiyordu.

Lavin, daha fazla dayanamayacağını anladığında kapalı gözlerini yavaşça açtı. Tül perdenin deliklerinden incecik süzülen solgun güneş ışınları, teninde yuvarlak, parlak lekeler bırakıyordu. Pencerenin dışında bir esintinin olmamasından dolayı, günün havada gerilip kaldığı izlenimine kapıldı, tıpkı dile getirmeselerde, kendilerinin de gerilip kalmaları gibi.

Usulca arkasını döndü. Edim'in üzeri çıplaktı, altında hâlâ kot pantolonu duruyordu. Sırtını yatağını başlığına yaslamış, oturur pozisyondaydı. Bir ayağını uzatmış, diğer ayağını dizinden kırıp kendisine çekmişti. Sağ koluyla göz kısmını örtmüş, kol kasları gergin bir şişlikle duruyor, nemli olduğundan parlak görünen gece karası saçları devamlı karıştılmaktan dolayı dağınıktı. Çenesini ve yanaklarını basan siyah kirli sakalları, onu olduğundan daha olgun, sert ve çekici göstermişti. Bu görüntü kalbinin teklemesine neden oldu, çekici görünüyordu. Yanağına dokunmak istediysede, cesareti kırıldı. Henüz bunu ona yapacak kadar samimi olmadığını hissediyordu. Gözlerini, kuyruğu bileğine dolanan siyah ejderha dövmesine kaydırdı. Ağzı vahşice açılmış ejderha, sol kaslı kolundan çıkıp kendisini yutacak gibi bakıyordu.

Kendine hâkim olamayarak işaret parmağını, dövmenin tam ortasına koyduğunda, parmağının ucundaki tenin kasılmasından anladı Edim'in gerildiğini. Gözlerinin çevresinde bekçilik yapan siyah, uzun kirpikleri titreşti önce, sonra göz kapakları açılıp koyu kara bakışları kendisine döndü.

İNTİKAMIN PENÇESİNDE (+18)Where stories live. Discover now