14. Bölüm | Anneyle Tanışmak Mı Giyotin Mi Deseler Zerre Değeri Olmaz Hayatımın

316 20 4
                                    

Bir kelimeyle başımdan aşağı kaynar suların dökülmesi, zeminin ayağımın altından çekilmesi, gözlerimin patlamak üzere olan bir balon kadar büyümesi aynı anda oldu.

"Hamileyim..."

Hey gidi baldırı çıplaklar sürüsü! Biri bana ya hakikatli bir Osmanlı tokadı atacaktı kendime gelmem için ya da güneş yüzüme vuracaktı ve ben uyanacaktım bu rüyadan... Öyle bir duruma gelmiştim ki görenler ben hamileyim sanacaktı, o derece! İçimde ilk başta oluşan şok yavaş yavaş kendini "Hoş geldin Bebek" temalı balonlara, kapı süslerine, kurabiyelere bırakıyordu ve ben gerçekten kendim hamileymişçesine mutluluk doluyordum azar azar. Deniz Ayşegül'e çaktırmadan kolumu dürttü ve toparlanıp hemen sarıldım cancazım iki canlıma.

"Niye ağlıyorsun bebeğim? Ne güzel işte evimize üçüncü biri katılacak. Ay kız mı olur acaba? Kız olsun Ayşe! Adını ne koyalım?" diye aklımdan geçenleri sıralamaya başladım.

"Bana bebek deme Elif! Bana bebek deme!" diye omzuma kafasını vurmaya başladı Ayşe.

"Duyuyor o seni! Düzgün davran bakalım! Ne varmış bunda bebek mucizedir!"

"Elif sen ayılamadın mı hala? Yoksa ben gidince yine mi içtin? Hamileyim diyorum sana hamile!"

"Bende diyorum büyütürüz beraber!"

Kollarımı kendinden ayırıp ufodan inen uzaylının ilk kelimesine şahit olan NASA astronotu gibi baktı yüzüme.

"Elif okulun bitmesine daha yedi ay var ve bu bebeği seninle yapmadım. Annem diyorum, babam diyorum. Yekta'nın ailesi diyorum. Elif sana hayatım kaydı diyorum sen bana duyuyor seni bebek diyorsun."

Masajın etkisiyle sulanan beynim yeniden kendine gelmişti nihayet.

"İçeri geçelim, Yekta'yı arayalım gelsin buraya."

"Ben aradım onu. Beş dakikaya gelir ama ne olduğundan haberi yok hala."

"Halledeceğiz. Bir yolunu bulacağız Ayşe."

Tekrardan sımsıkı sarıldım arkadaşıma. Biz Ayşegül'le salona geçerken Deniz çay demleyeceğini söyleyip mutfağa geçti. Aslında amacı bizi biraz yalnız bırakmaktı fakat Ayşegül Yekta gelince anlatacağını söyleyince Deniz de tekrar yanımıza geldi. Birkaç dakika sessizce oturduk. Deniz bakışlarıyla az evvelki aptal davranışımdan ötürü beni azarlıyor, bense içimden kendime bildiğim tüm küfürleri tekrar tekrar sayıyordum. En yakın arkadaşım bana hamileyim diyor ve ben oley bebek diyorum, çok zeki olmalıydım! Ayşegül ve Yekta'nın ilişkisinin uzun yıllardır sürdüğünü, yakın olduklarını biliyordum ama hiç merak edip de sormamıştım arkadaşıma cinsel hayatlarının varlığını. Soramazdım ki, utanırdım. Ne diyecektim kıza "tavşan gibi sevişiyor musunuz Ayşe? Geceler uzun mu Ayşe? Ayşe hiç şeyaptınız mı Ayşe? Ayşe bu memleketin hali ne olacak Ayşe?"

Yekta bizi fazla bekletmeden zili çaldı. Deniz kalkıp hemen kapıyı açtı ve Yekta yayından fırlamışçasına salona daldı. Girer girmez Ayşegül'ün yanına oturup ellerini avuçlarına almasından anlamıştım, korkmuştu... Şimdi zurnanın zırtına, dananın kuyruğuna ve fasulyenin nice faydalarına gelebilirdik.

"Ayşegül ne oldu?" diye sordu Yekta soluk soluğa fakat cevabını alamadığı gibi, Ayşe'nin ağlamaya başlaması onu iyice korkuttu.

"Ayşe neyin var!" diye yineledi fakat aldığı tek karşılık daha sesli bir ağlama oldu. Birden Yekta, Ayşegül'ün omuzlarından tutup sarsmaya başladı.

"Ayşe bir şey söyle! Annene mi bir şey oldu? Yolda biri bir şey mi yaptı? Kapkaççı mı saldırdı? Delirtme beni Ayşem ne oldu!"

"Yekta ben şeyim..."

Son ÖpücükWhere stories live. Discover now