Bölüm 3: Pembe Fil

19.9K 701 340
                                    

🫧Oy ve yorumlarınızı bekliyorum🫧


Bugün, öğrendiğim haber dolayısıyla sürekli an'dan kopup, zihnimin derinliklerine doğru yolculuğa çıkıyordum. Bu yolculuk için bilete gerek yoktu, biz insanlar istesek de istemesek de her zaman bir şeyler düşünürüz.

Zamanında anksiyetemle savaşırken Pembe Fili Düşünme diye bir kitap okumuştum. Kısa bir şekilde özetleyecek olursam, bir şeyden ne kadar süre kaçarsak; o bizde o kadar süre yer eder. Kaygı da tıpkı pembe fil gibi, sürdürülmesine neden olan etkenler ortadan kaldırılmadıkça, var olmaya devam eder.

Söylemesi ne kadar garip olsa da şu anki pembe filim Asil Abi'ydi, onu düşünmekten kaçarken de onu düşünüyordum çünkü.

Duru ise bu düşünceli ruh halimi yadırgamıyor görünüyordu, birkaç dakika önce kapının önünde daldığımda beni dürterek kendime getirmiş olsa da şimdi kendi halime bırakmıştı. İkimiz de halının desenlerine bakarak bir şeyleri muhakeme ediyorduk, belki de o desenleri ezberliyordur, bilemiyorum.

Duru'nun telefonunun çalmasıyla ikimiz de bakışlarımızı halıdan çektik, "Ayy, kanka annem beni eve çağırmıştı unuttum ben." demesiyle kafamı salladım usulca, o da hala çalan telefonunu meşgule attı. Asık olan çehrem, daha da asılmıştı çünkü o gittikten sonra yalnız kalıp ağlayacağımı biliyordum. Gerçi kendimi toparlamam lazımdı artık, bu kadar melankolik bir insan değildim ben. Kimse için de kendimi bu kadar yıpratmamam gerekiyordu.

Birkaç dakika sonrasında, annemin yemeğe kalması için olan ısrarlarından anca kaçan Duru, odasının balkonundan bana el sallamıştı. Odalarımız karşılıklıydı ve ikimizin de kendi odamıza ait olan küçük balkonlarımız vardı, bazen ben onlara gitmek için veya o bize gelmek için üşendiğinde, balkonlarımıza çıkıp karşılıklı kahve içer, keyifli vakit geçirmenin bir yolunu bulurduk. Böylesi de gayet güzeldi, seslerimizi yükseltmemize çok gerek yoktu, yakındı mesafe.

Duru'ya aşağıya kadar eşlik ettikten sonra mutfağa, annemin yanına geçtim. Biraz orada anneme yardım ettikten sonra çalan kapıyı açtım, babamla abim gelmişti.

Abim bir bankada müdür yardımcısı olarak çalışıyordu, çok yorulduğu zamanlar herkes gibi isyan etse de işinden gayet memnundu. Bu terfileri alıp müdür yardımcısı olabilmek için çok çalışmıştı.

Onlar ellerini yıkayıp, üstlerini değiştirirken ben masayı kurmuştum. Hep beraber yemekleri yedikten sonra abime masayı toplaması için topu attım.

"Biz yedik Allah arttırsın, sofrayı kurmayan kardeş toplasın." dememle gözlerini kısıp üç numaralı bakışını attı. Bu bakış abimin sinirli bakışıydı. Onu gıcık etmem moralimi biraz olsun yerine getirirken o, "Anne, baba, görüyor musunuz, ben o kadar çalışayım geleyim, dediği şeye bakın," deyip şakayla karışık bana takılmasıyla biraz kıkırdayıp masadan kalktım, babam da benim gibi abimin dediklerine gülmüştü. Onun sandalyesinin arkasından geçerken omzuna bir iki kez vurdum.

"Hadi çalış hadi, çayları da koy. Olunca seslen bana, tamam mı canım abim?" deyip sonlara doğru şirinlik yaptım. İşte şimdi bakışları beş numaralı bakışına dönüşmüştü. Sevimli sevimli bakıyordu.

"Yaparım çilek saç, sen iste yeter." dedi ve ben ona uzaktan öpücük atıp merdivenlere yöneldim. Hayat bana, yeri geldiğinde mutlu rolü yapabilmeyi öğretmişti.


🫧


Odamda mutsuz ve huzursuz geçirdiğim bir yarım saatten sonra aşağıya çay içmeye indim, ne kadar üzgün olsam da yemeden içmeden kesilemezdim maalesef. Tam tersi daha çok yiyesim gelirdi. Az ama sık sık bir şeyler yediğim için de çok kilo almaz, formumu korurdum.

ALDI AH'IMIWhere stories live. Discover now