Bölüm 14: Kalbimin Enerji İçeceği

10.7K 510 178
                                    

Selamlarrrr

Önceki bölümün sınırı (!) dolmamıştı ama sizi bekletmek istemedim, oy vermeyenleriniz vardıysa kısacık verip gelirseniz çok hoş olur 🧡😽

Önümdeki birkaç saatimi yorumlarınızı okumakla geçireceğim eksik etmeyinn🥰

✨Son olarak bazılarınıza bölüm bildirimi gitmiyormuş diye duydum, bölüm yayınladığımda hesabımda duyuru paylaşıyorum haberinizin olması için beni takip edebilirsiniz✨


İçim kıpır kıpırdı. Yıllar sonra böylesi bir oyun oynayacağımızı hiç mi hiç düşünmüyordum, mutluluğumu kelimelere dökmemse imkansız gibiydi.

İsimlerinin Akif ve Lale olduğunu öğrendiğimiz çift yanımıza ulaştığında oldukça samimi bir tanışma faslının ardından piknik örtüsünde biraz dinlenmeye koyulmuştuk. Annemlerin salata yapmasına yardım ederken ben, Lale de kendini tanıtmıştı. Duru'ysa dinleyici olarak katılmıştı.

Çocukları çok sevdiğinden Anasınıfı öğretmenliğinin kendisi için en uygun meslek olduğunu belirtmişti. Sarı saçları, masmavi gözleri ve güzelliğiyle melekleri andırdığından, öğrencilerinin ki onun deyimiyle çocuklarının da onu çok sevdiğine şaşmamak gerekirdi.

Bazı insanlarda o koruma içgüdüsü, arkadaşlarına dahi 'anne' gibi davranma isteği olabiliyordu. Lale'nin etrafına yaydığı enerji tam olarak böyleydi, gözlemleyebildiğim kadarıyla anaç bir ruha sahipti.

Bizim sohbetimiz devam ederken ve birbirimizi tanıyarak samimiyetimizi ilerletirken telefonumun çaldığını duymamla, salatayı hazırlamak için elime aldığım bıçaktan kurtuldum. Ekranda gördüğüm isimle, muzip bir parıltıya kavuşan gözlerim abimi buldu. Ayağıyla çimenleri eşelerken bir hayli dalgın gözüküyordu.

Gözlerimi diktiğim abimden ayırmadan açtım telefonumu.

"Kanki, geldim ben. Ne tarafa doğru gelmeliyim? Girişteyim şimdi," dudaklarımda oluşan tebessümü engelleyemedim. Benim açımdan olmasa da abim ve Sude açısından bugünün, güzel bir gün olacağına neredeyse emindim ve bu beni elbette ki mutlu ediyordu.

Kendi akıbetimi ise hiç tahmin edemiyordum, her şey olabilirdi. Asil abi, bugün aklıma hiç olmayacak düşünceler sokmuştu ve bunların verdiği arada kalmışlık hissi beni mahvediyordu. Yanlış anladığımı düşünmüyordum ancak zihnimin derinliklerine her dalışımda bir 'ya öyle demek istemediyse?' düşüncesiyle baş başa kalıyordum.

'Yanındayım Derin, unutma'
'Unuttuysan bile beni, kaçma benden'

Zihnimde yankılananlar, onun sesindeki yakarışı silmek bir kenara, eksiltip götürememişti bile. Hepsi yerli yerinde, hepsi duygu yüklüydü. Sadece sesle kalsam iyiydi, gelmişti görüntüler de şimdi gözlerimin önüne.

Kucağında sarıp sarmaladığı bedenime 'güzelim' diyerek seslenişinin okşadığı kalbimi, hislerimi unutmam ne mümkündü. Su çarparak ayıltmaya çalıştığı bünyemi, 'bak bakayım bana' diyerek yüzümde şefkatle gezinen ellerini...

Hiçbirini unutamazdım, unutmaya dahi çalışmazdım. Öylesi güzel anlardı ki...

Beni arada bırakıp bu güzel anları silip süpürmeye çalışsansa, ona 'abimsin bir nevi' cümlemden sonraki tepkisiydi. 'Deme onu işte,' demişti sahiden, değil mi? 

'Abine hissettiğin gibi de hissetmiyorsun bana karşı, ama yapma'
'Beni farklı gör istemiyorum Derin'
'Bu geçecek olan senelerde de beni unutmanı isterim senden'

ALDI AH'IMIWhere stories live. Discover now