Bölüm 26: Öpücük

6.8K 438 972
                                    

Ben geldim hem de her zamankinden çok daha uzun bir bölümle. Umarım keyifle okursunuz. 

Sınır her zaman olduğu gibi dolmadı ama ben atıyorum. Üzücü olsa da durum bu. 

(Artık koyduğum sınırın dolmasını istiyorum, beğenmiyorsanız bırakacağım ama seviyorsanız oy atmanız bile değerli. Yorumlarınızın yeri ayrı zaten. 💌)

sınır: 400 oy 400 yorum *dolmadan atmayacağım, kararlıyım.*

Lana Del Rey; Paris, Texas (feat. SYML)

Medyadaki şarkı da piknik sahnelerini andırıyor  🐣


🫧


Gökyüzü üzerimize maviden bir çarşaf gibi serilmiş, gözlerimi kapatsam bile kaybolmayacak bir durulukla güneşin ışınlarının üzerimize dökülmesini sağlıyordu. Nereden geldiğini kavrayamadığım su sesinin o huzur veren gürültüsü, yakınlarda bir yerde küçük de olsa bir şelalenin varlığını kanıtlıyor, içimde anlamlandıramacağım yoğunlukta bir mutluluk oluşturarak kalbimin atışlarını canlandırıyordu. Artık otomatik bir saat gibi değil, heyecanlı ve düzensiz şekildeydi atışlarım.

Dinginlik dolu bir piknik alanında, kırmızı kareli bir örtünün üzerinde bağdaş kurmuş oturuyordum. Doğanın bu sakin sesleri, güneşin tenimde bıraktığı sıcaklık hissi gözlerimi yumarak birkaç saat de olsa kestirme yapmam için beni zorluyor gibiydi.

Kızıl saçlarımın ılık rüzgarla uçuşması ve gözlerimin önüne gelerek bu güzel manzaramı örtmeye çalışmasına nedensiz ve anormal bir şekilde sinirlendiğimi hissettim. Sırtımı yasladığım sıcak beden de gerildiğimi hissetmiş olacak ki karnımdaki elini hareket ettirerek orayı okşamaya başladı ve diğer elini de yüzüme çıkararak bulundukları yeri kaşındıran bebek saçlarımı usulca geriye çekti.

"Sakin ol bebeğim, şşh."

Geriye çekilen saçlarımın ardından, ortaya serilen şakağıma küçük bir öpücük kondu. Güven dolu o hisle sarıp sarmalandım. Bulanan aklım gerçekliğe kavuştu sanki, güçlü ve fısıltı şeklindeki sesinden tanıdığım o adam Asil'di. Ama herhangi bir şaşkınlık belirtisi göstermedim, bunu zaten biliyor ancak yeni kavramış gibiydim. Etraftan yükselen ince, küçük sesli bir kıkırtıyla başımı o yöne döndürecekken durakladım. Asil'in karnımdaki elinin teması, benim de dikkatimi oraya çekmiş oldu.

Karnım, karnım neden büyüktü?

Etrafımdaki tüm sesler bir uğultuya döndü. Karnım kocamandı, Allah'ım ne yemiştim ben böyle? Hangi yemek, hangi içecek böyle büyük bir ödem yapardı?

Sonra bir anda karnımda çok hafif bir acı hissettim, alışık olmadığım bir his olduğundan refleksle elim karnımdaki Asil'in elinin üzerine kapandı ve o şaşkınlıkla ne yapacağımı şaşırdım.

"Yavrum, yavrum! Bak tekme attı. Tanıdı babasını aslan oğlum benim, selam veriyor."

Ne tekmesi, ne babası?!

Allah'ım hiçbir şeyi anlamlandıramıyordum ki ben şu an! Saf bakışlarla etrafımı izlemenin verdiği boşluk ve olan biteni kavrayamamanın verdiği o sıkıntıyla, gözlerimden yaşlar pıtır pıtır dökülmeye başladı. Ağlama hissi öyle hızlı gelmişti ki ben bile hazır değildim yanaklarımın gözyaşları içinde kalmasına, görünen o ki Asil de hazır değildi hıçkırığımı duymaya.

ALDI AH'IMIWhere stories live. Discover now