6

686 64 20
                                    

Bucky'nin dediği şeyle herkes ona dehşet içinde bakmıştı, Bucky'de hiçbir şey yokmuş gibi etrafa bakınıyordu.

"Buck, sen ciddi misin?"
"Evet, neden şaka yapayım?"

Bucky konuşunca Natasha kollarını göğsünün altında bağlayıp konuştu.

"Nasıl oldu?"
"Buraya gelmeden bir kaç saat önce onun evine uğradık, Steve'e verdiğimiz ses kaydındaki itirafı aldıktan sonra bizi tehdit etti. Eline geçen ilk şeyi yani mutfak bıçağını bize doğru fırlattı, bende bıçağı tutup kalbine sapladım. Silahı olanda alnına koca bir delik açtı."

Bucky konuşunca salonda sessizlik oldu.

"Eğer onlar öldürmeseydi hydra ihanetten dolayı işini hallederdi zaten."

Clint konuşunca Bucky bakışlarını ona çevirdi, kötü bir şey yapmamışlardı, sadece kendilerini korumuşlardı.

"Bir an önce gitmeliyiz, bu iş daha fazla uzamamalı."

Natasha konuşunca Steve kafasını salladı, bakışlarını Bucky'den çekip onun karşısında oturan Sam'e çevirdi.

"Tony ve diğerlerine haber verelim, bu gece yola çıkmalıyız. Sabahında saldırıya geçmiş oluruz."

Steve konuşunca herkes odadan çıkmıştı, Bucky'de arkadaşını takip etmeye başlamıştı.

"Bucky, sana yeni kıyafet vereyim. "

Odaya girdiklerinde Bucky etrafa bakındı, oda kırmızı, mavi ve beyaz renkliyle kaplıydı ve ben Kaptan Amerika'nın odasıyım diye bağırıyordu.

"Odan güzelmiş."

Bucky konuşunca Steve güldü ve dolabından ona kıyafet verdi. Silahlarını ve bıçaklarını koyabileceği bir kemerde verince Bucky gülümsedi.

"Sen üzerini değiştir, ben salonda olacağım. Oraya gelirsin."

Bucky kafasını sallayınca yan taraftaki odasına geçti. Yavaşça üzerindeki siyah tişörtü çıkardı, aynada kendine baktı. Vücudunda bir sürü yara izi vardı, geçmeleri için zamana ihtiyacı vardı. Hızla Steve'in verdiği tişörtü giydi, altındaki eşofmanıda çıkardı ve Steve'in verdiği pantolonu giydi. Kemerinide taktıktan sonra odadan çıktı, Steve'in gösterdiği yolu izleyip salona gelmişti. Steve'in orada Tony'le konuştuğunu gördü, yavaşça yanlarına geçince Tony bakışlarını ona çevirdi.

"Metal kolumuzda gelmiş."

Tony alayla konuşunca Bucky ona bir şey dememişti, Steve göz devirip Bucky'e döndü.

"Seni göreve götürmek istemiyorum."
"Neden?"

Tony ve Bucky aynı anda konuşunca gülmüşlerdi.

"Buraya daha yeni geldin, hydradan kurtulmuşken tekrar oraya dönmeni istemiyorum."
"Oraya dönmeyeceğim, saldıracağım Steve. Arada fark var."

Bucky konuşunca Tony kolunu Bucky'nin omzuna attı, diğer elinide Steve'in omzuna atıp sıktı.

"Gördün mü Cap? Yaşlı arkadaşın senden daha zeki çıktı. "
"Hadi ama! Şöyle söyleyip söyleyip durmayın."

Steve isyan edercesine konuşunca Bucky güldü, Tony onun kulağına doğru konuştu.

"Kıskandı. "

Tony yavaşça Bucky'den ayrıldı ve Steve'e hamle şansı tanımadan hızla kollarını ona sardı. Steve onu itmek istese bile Tony güldü ve ondan ayrılmadı.

"Tamam Steve üzülme, en yaşlı ve en sevdiğimiz yaşlı sensin."
"Tony bırak beni."

Steve onu bırakmayan Tony'i itince Tony kalbini tuttu.

"Kalbimi kırdın Steve."
"Hadi laboratuvarına git, akşam tekrar konuşuruz."

Tony sahte gözyaşlarını siliyormuş gibi yapıp yanlarından uzaklaşmıştı. Bucky onların bu haline gülünce Steve ona doğru döndü.

"Bucky, eğer istemiyorsan gelmek zorunda değilsin. Kendini zorunlu hissetmeni istemiyorum."

Bucky onun suratına yumruk indirmemek için zor tuttu kendini, Steve'e ısınmıştı ama neden anlamamakta ısrar ediyordu.

"Geleceğim dedim."
"Ama..."

Steve konuşacakken Bucky elini kaldırıp onu susturdu, eğer oraya dönüp önüne çıkan ajanları öldürmezse kendini asla affetmezdi.

"Eğer oraya dönüp bunları yapanları bulup öldürmezsem..."

Derin nefes alıp Steve'in mavi gözlerinin içine baktı.

"Ne seni ne de kendimi affedebilirim."

Mistery WomanOù les histoires vivent. Découvrez maintenant