1. Sıkıldım artık

85 13 39
                                    

KURGUYA BAŞLAMA TARİHİM : 13.01.2024

Not : Bu benim ilk kurgum olduğu için hatalarım varsa aff ola.

Kurgunun çok okunacağını sanmam ama medyadakı kadın Nisan olarak kullanılabilir.
Model : Havanna Winter

"Biri bana açıklasın bu dağınıklıkta ne demek oluyor ? Bir kerede beni sinirlendirmeseniz olmuyor mu lan ?"
Hepsi suçlu gözlerini yerdeki halıya dikmişti. Ninemin aldığı halının desenlerini de incelemezsin be arkadaş !
"Tamam sakinim hadi söyleyin ne oldu ?" Kesinlikle yalan. Hepsinin ağzına iki tane çakmak istiyorum. Sanırım Arzu da bunu fark etmişti ki, bana "gerçekten mi ?" derecesinde bakıyordu. "Abla bilmem farkında mısın ama sinirden kulaklarından bir tek duman çıkmadığı kaldı." "Arzucuğum, oraya getirtme beni tamam mı güzelim ?" Arzu gözlerini devirerek " Off, tamam be susuyorum." dedi. Kesinlikle saç baş dalacağım ben bu kıza.

Evet, hedefim Arhandı. Bana baktığını yakalarsam onun anlatmasını isteyeceğim. Bu yüzden gözlerimi onun yakışıklı ama dövülesi suratına diktim, bu bir kaç dakika böyle devam etti.

Sanırım ona baktığımı sezdi ki, kaşlarını çatarak bana baktı. İşte aradığm fırsat . "Bana yamyam gibi bakmayı kes Nisan tamam mı ?" Onun bu cümlesine karşılık gülümsedim. Ama yüzümde nasıl bir gülümseme vardıysa, kaşlarını sanki daha çok çatması mümkünmüş gibi çatmaya çalışmıştı. Bu adam cidden çok şapşal. Dudaklarımı ısırarak gülmemeye çalışıyordum. Çünkü, gülersem rahatlayıp burada neler olduğunu bana söylemezdi kesinlikle onu tanıyordum.

"Demirbilek, burada neler döndüğünü söylesen ölmezsin kesinlikle. Söyle ikimiz de rahatlayalım işte. Kesin Rasim yaptı bunu değil mi ?" Arhan'ın söyleyip
kurtulmak istediği oldukça açıktı, zaten bu yüzden ondan konuşmasını istemiştim. Kafasında ölçüp biçti, tereddütlerini yok saydı. Sonunda kararını vermiş olmalı ki yeşil gözlerini yüzüme dikti ve konuşmaya başladı. "Benimle gel ancak öyle söyleyebilirim."
Onu rahatlatmak için başımı salladım çünkü, aşırı gergin duruyordu. Ne söyleyeceğini bilmediğim için bu beni de geriyordu. O kadar gergindi ki, kolumdan tutup beni götürmek için bile gözleriyle koluma bakıp tekrar yüzüme bakmıştı. Yine sadece başımı sallamakla yetindim. İzin verdiğimi anladığında, derin bir nefes alıp kolumu hafifçe tutarak o önde bende arkasında birlikte evin bahçesine çıktık.

Ev bayağı büyük olduğu için evin bahçesi de epey büyüktü tabii. Hatta bir sürü sıralar şeklinde meyve ağaçları, bahçenin tam ortasında ise bir çeşme vardı. Bizse evin sol tarafında kalan salıncağın tam karşısındaydık.

"Evet, dinliyorum anlatabilirsin Arhan."
Gözlerimi yeşil gözlerine diktim ve derin bir nefes alarak tekrar konuşmaya başladım. "Ne söyleyeceksin anlamıyorum o kadar gerginsin ki, senin sayende bende geriliyorum." Salıncağa gidip oturdu, ayaklarıyla salıncağı hafif sallamaya başladı. Derin bir nefes alarak dudaklarını araladı "Nisan, evet tahminin doğru içerdeki dağınıklığın tek sebebi kardeşin Rasim neden yaptığını soracak olursan da, herkesin bildiği gibi senin dağınıklığa karşı tikin olduğunu biliyor. Bu yüzden sen o dağınıklığa takılmışken o arkadaşlarıyla rahat bir şekilde Playstation'a gidip oyun oynayacaktı. Planı zaten tuttu ona bir şey demeye gerek yok. Benim de onu ne kadar çok sevdiğimi bildiği için toprak yiyeceği ile tehdit etti. Zaten yiyordu eskidende ama son kez yedikten sonra hastaneye kaldırıldı bu yüzden bunu göze alamazdım. Olay tamamen bundan ibaret."

Evet, Arhan haklıydı, o küçük şeytan toprak yiyordu. Kaç kez elinden almaya çalıştık ama biz olmayınca hep yedi. Sonuncu kez yediğindeyse gerçekten o kadar yemiş olmalı ki, onu hastaneye götürmüştük. Doktorların söylediklerinden sonraysada onu sıkı denetim altında tutmuştum ve sonuç olarak iki haftadır toprak yemiyordu. Sanırım onu bu alışkanlığından bir nebzede olsa uzaklaştırmıştım. Tabii, küçük şeytan eline fırsat düştüğünde de kullanmayı epey iyi bilirdi.

Sonunda konuşmayı bitirmişti. Bense hep yaptığım gibi yine bu çocuğun neden böyle olduğunu sorguluyordum. Zaten ona istediği zaman Playstation'a gitmesine izin veriyordum ama son zamanlarda notları aşırı iğrençleşti. Hocalardan gelen aramalardan dolayıda telefon neredeyse hiç susmadı. Hep de telefonu açtığıma pişman oluyordum üstelik. Artık onun yerine ben utanıyordum. Buna bir son vermek için de bu yola baş vurdum ama tutmadı bu şeytan çocuk sayesinde. Onun iyiliği için yaptığımı asla bir türlü anlamıyordu.

Dudaklarımı araladım ve içimde ukde kalan sorulardan birini sordum "Demirbilek, peki diğerleri neden halının desenlerini inceleyip duruyorlardı ?" Arhan salıncağı durdurdu ve konuşmaya başladı. "Bana söylediklerine göre kim Rasim'i satarsa, Rasim onun en utanç verici bir anısını herkese söyleyecekmiş."

Bu çoçuk cidden şeytanın tekiydi.

Arhan'ın yanına oturduğumda duran salıncağı ayağımla tekrar sallamaya başladım. Arhan'ın bana baktığını hissediyordum ama bozuntuya vermeden çimlere bakıyordum. Bir kaç dakika böyle geçti ama ben şu lanet olasıca dilime hakim olamayıp konuşmaya başladım. "Peki sen neden bana bunları anlattın ? Şimdi gelip seni bana ifşalar o küçük şeytan." Arhan "Çokta umrumda değil istediğini yapsın senden saklı bir şeyim yok benim." dedi. Bense sadece kafamı hafifçe sallayarak yüzümdeki küçük tebessümle "Anladım." diyebildim.

HAYAT ANLATILMAZTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon