10. Acıyor

31 8 139
                                    

Bölüm şarkıları :

Катя Лель - Мой мармеладны
Kim Jennie - You & me
The weeknd - One of the girls

Nisan'ın anlatımıyla :

Odama geldikten daha yarım saat geçmemiş kapı çalındı ve ben izin dahi vermeden içeriye Rasim girdi.

Gözlerimi devirerek "Ne oldu Rasim ?" dediğimde onun ağzı neredeyse kulaklarına varacaktı. Böyle sırıtması zaten bozuk olan sinirlerimi daha da bozuyordu.

"Niye pişmiş kelle gibi sırıtıyorsun ?" Düşünür gibi yaparak "Neden sırıtıyorum acaba ?" demişti. "Beni sinirlendirme de ne olduğunu söyle !" dediğim de artık çoktan sinirlenmiştim.

Yüzündeki sırıtışı soldurarak ciddi bir tavıra büründü. "Çok uzatmayacağım Nisan, ben siz salıncakta otururken gelmedim. Çok önceden oradaydım ve sessizce sizi izliyordum. Sonda etrafa yardım dilenir gibi baktığın için dayanamadım, seni sesledim. Yanıma doğru koştuğunda sanki cin görmüş gibi davranıyordun, halbuki o Arhan'dı."

O bunları dediğinde sessizdim, diyecek hiç bir sözüm, cümlem yoktu. Tepkisizliğimden dolayı bir şey demeyeceğimi anladığı için devam etti. "Neyse, demek istediğim başka şeyler var, sorun bu değil. Sorun Arhan'ın sana bakan gözlerinde gördüğüm o yoğun duygular. Senin ona bakışların ve onun sana bakışları arasında çok büyük bir fark var. O duyguların ne olduğunu sana söylemeyeceğim, çünkü tam emin değilim. Emin olsam bile söylemezdim, ikinizden birinin üzülmesini istemiyorum. Eğer düşündüğüm gibiyse çabalayacağım, söz veriyorum."

Duyduklarım beni ikilem de bırakmış gibiydi. Rasim bana bunları söyleyip aklımı daha da bulandırmıştı. Ne ima ettiğini de anlamamıştım ki.

Derin bir nefesi içime çekerek kurumuş dudaklarımı araladım. "Rasim, bana yardım etmek yerine aklımı daha çok bulandırdın kardeşim. Cidden çok teşekkür ederim." Sadece yüzünde alaylı bir gülümseme belirmişti.

Devam ettim. "Madem oradaydın, neden gelip bizi ayırmak yerine sessizce izledin ? Başka zaman olsa kendi kendine kıskançlık krizlerine girip kudururdun. Ne oldu, ne değişti şimdi ?" Son cümlemde kaşlarımı sorgular gibi yukarı kaldırmıştım.

"Çok güzel bir film sahnesi gibiydi, bozmak istemedim," dediğinde tabii ki ona inanmadım. O asla böyle söyleyecek, yapacak birisi değildi. Kesinlikle başka bir şeyler vardı. Neyse çok yakında çıkardı kokusu.

"Tamam, inanmış gibi yapıp uzatmıyorum. Ancak başka bir şey soracağım. Odaya girdiğinde neden öyle sırıtıyordun ?" O da kaşlarını kaldırarak "Sırıtarken de mi sevgili güzel ablacığımdan izin almalıydım ? Ah, o halde çok özür dilerim, bir dahaki sefere izin alacağım," diyip benimle alay etti. Bütün kardeşler de bu Rasim gibi miydi acaba ? Değilse çok üzüleceğim çünkü !

"Bir kere de doğru dürüst cevap ver !"

"Cümlem gayet doğru, hiç bir yanlışı yok benim güzel ablacığım."

"Çok gıcıksın biliyorsun değil mi ? Kime çektin ki sen ? Ne görünüşün, ne de karakterin hiç bana benzemiyor. Ayrıca ne diye boş boş zırvalamak için gelip benim kıymetli zamanımı çalıyorsun ?"

Yine de doğruyu söyleyeyim, Rasim'i stres topu yerine kullanıp stresimi atıyorum. Madem buradaydı, bir işe yarasın !

"Aynen, zamanın o kadar değerli ki, anlatamam. Hem ben boş boş zırvalamadım, senin o küçük beynin benim cümlelerimi idrak edemiyor, sorunu bende görmek yerine git biraz aynaya bak canım ablacığım." Son iki kelimeyi vurgulamak ister gibi söylerken baskı uygulamıştı.

HAYAT ANLATILMAZWhere stories live. Discover now