9. Hissediyorum

62 8 70
                                    

Bölüm şarkıları :

Anıl Emre Daldal - B.
Ariana Grande - Dangerous Woman
Murat Dalkılıç - Leyla

Melih'in anlatımıyla :

Nisan Arhan'ın telefon konuşmasından yararlanarak ışık hızıyla masadan tüymüştü. Nereye ve neden gittiğini bilmiyordum ama bildiğim tek bir şey vardı. O da Arhan'ın içeriye girdiği an yediğim her şeyi burnumdan getirecek olmasıydı. Normalde onun dırdırına dayanamayıp kaçardım ancak bu sefer yorgun olduğumdan adım dahi atamayacak bir haldeydim.

Bahar bizi kasten süründürmek için yanlış bir konum atmıştı, konumda bir gariplik olduğunu sezmiştim ama yine de bir şey söylememiştim. Nerdeyse iki saat boyunca Arhan'ın peşinde dolaşmıştım. Arabasında bir problem olduğu için mecbur yürüyerek gitmiştik. Ben arabamı alıp geleyim dedim ama beyefendi "Zaman kaybetmeye gerek yok, yürüyeceğiz," demişti. O yanlış konuma vardığımızda kendiliğimizden geri dönmüştük, çünkü fena avlanmıştık, orası bir çöplüktü. Normalde başka birinin başına gelse kahkahalarla gülerdim, ancak bizim başımıza geldiği için mecbur gülemedim.

Zaten Bahar sonradan bize gerçek konumu atınca buraya gelmiştik.

Arhan bana tahtası kırık muamelesi yapıyordu ama konu Nisan olunca en önemli uzvlarından biri olan beynini kaybetmiş gibi davranıyordu. Adım gibi emindim, o Nisan'a aşıktı. Her yaptığı haraket aslında ona olan aşkını ele veriyordu. Ancak bunu ona söyleyemezdim, çünkü ciddi anlamda ağzıma sıçardı.

Aşk falan demişken Arzu'yu o kadar özlemiştim ki. O da beni seviyordu, yüzü ne kadar tepkisiz olsa da gözleri her şeyi açık ediyordu. Ama o gün Nisan'ın bizi el ele görmesi yüzünden bana o kadar çok soğuk yapıyordu ki, anlatamam. Ne olacaktı anlamıyorum, her şeyi bu kadar sorun edip gizlemesi de doğru değildi bana göre. Sadece ikimizi de yıpratıyordu.

O Nisan cadısına attığım mesajlardakı tehditlerin hiç biri gerçek değildi, sadece belki yazar diye atmıştım ama çok dirençli çıktı, yemedi. Ya da bu işi ben yapamıyordum.

Salondan ayak sesleri geldiğinde başımı o tarafa çevirdim. Arhan burnundan soluyarak buraya geliyordu, sinirlenmek için mükemmel bir zamanlaması vardı. Sanırım yavaştan ben de tüysem iyi olurdu.

Kapının kulpunu aşağı çekecekken "Melih," diye kükreyen sesi durmama sebep olmuştu. İşte şimdi sıçmıştım, umarım beni iyi anıp bir fatihayı esirgemezlerdi.

Kapıya sırtımı dönerek ona safça "Efendim Arhancığım ?" diye sordum. O ise bana yüksek bir sesle "Nisan nerede ?" diye sormuştu. "Bilmiyorum, ben onu durdurmaya çalıştım, gitme dedim ama yine de beni dinlemeyip gitti." Bu sırada Bahar'a gözlerimi dikmiştim, çünkü Arhan'a gerçekleri söylememeliydi. Küçük bir yalandan kimse ölmezdi.

Hem bu Nisan'ın iyiliği için de güzel bir fırsattı. Biraz yalnız kalmaya oldukça ihtiyacı vardı, bunu fark etmiştim. Onu bir kaç saatliğine idare edebilirdim.

Beni öldürecek gibi bakarken "Ne demek gitti ? Ne saçmalıyorsun Melih ?" demişti. "Ben ciddiyim, gitti. Sen sormadan söyleyeyim, nereye gittiğini bilmiyorum."

Çok şükür ki, Bahar yalanımı ifşa etmemişti. Sanırım kurtulmuştum.

Arhan'ın sağ eli yumruk olmuştu, son günler de zaten epey sinirliydi. Ancak bu sinirine hep ben şahit oluyordum. Hiç bir şey de söylemiyordu ki. Bu yüzden derdi neydi anlayamıyordum.

Masada Bahar olmasaydı belki o yumruğu suratıma yiyebilirdim, şanslıydım.

Nisan bu gerizekalı heriften bıkmaktan o kadar haklıydı ki, ben de olsam ondan kaçardım. Kaçıyordum da, lakin baltalandım.

HAYAT ANLATILMAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin