6. Söz veriyorum

42 8 29
                                    

Bölüm şarkıları :

Yaralarını ben sarayım - Berk Baysal
Başa sar - Ege Can Sal

Arhan'ın anlatımıyla :

Kapıyı omuzumla kırıp içeri girmiştim. Normalde bunu asla yapmazdım ama şu an mecburdum. İyi olduğunu görmeye ihtiyacım vardı.

Gözlerim onu aramaya yatağından başlamıştı ve işte oradaydı. Geldiğimi biliyordu ama o transa girmiş gibi sadece tavanı izliyordu.

Bu kadın neden bu kadar çökmüştü ? Onu böyle görmeye hiç katlanamıyordum.

Bakışlarım komodinin üzerindeki tepsiye yönelmişti. Bu tepsiyi ona iki gün önce ben getirmiştim ve ona hiç dokunmamıştı.

Siktir ! Bu kız iki gündür aç mıyıdı ? Ellerimi sinirle saçlarıma daldırmıştım. Neden böyle yapıyorsun ? Kendini cezalandırmana katlanamıyorum !

Ellerimi saçlarımdan çektim ve derin bir nefes alarak Nisan'a doğru yürümeye başladım. Öfkeyle şu an hiç bir şeyi çözemezdim.

Yatağının ucuna oturmuş, solmuş yüzünü incelemeye başlamıştım. Alnındakı sargıyı çıkarmıştı. Gözlerinin altında çok fazla uyuduğu için morluklar vardı. Üzerindeyse iki gün önce giydiği o pijaması vardı.

O kadar dağılmış hissediyordum ki.

Derin bir iç çekerek "Nisan," diyerek adını fısıldamıştım. Bana bakmamıştı bile. Gerekirse bana bağırıp çağırsın ama böyle suskun durmasın. "Konuş benimle, lütfen böyle susup durma."

Hâlâ tavana bakıyordu ama bu sefer gözlerinden yaşlar akıyordu. Onu ağlarken görmek beni nedensizce çok zayıflatıyordu. Bu yüzden kafamı ellerime çevirdim ve tekrar konuşmaya başladım. "Neler olduğunu bana anlatabilirsin, seni sessizce dinlerim. Yeter ki, sesini duyayım." Artık hıçkırıyordu.

Sağ elim yumruk olmuştu. "Tamam, beni de dövebilirsin, ama konuş lütfen." Bu saçma cümle gözlerini sonunda tavandan ayırmayı başara bilmişti. Artık bana bakıyordu, gülümsemiştim. Dudaklarını aralayıp konuşmak istedi ama nedense vazgeçti.

"Nisan, biliyor musun ? Gözlerine ne zaman baksam her anlamda özgürlüğüne kavuşmuş bir adam görüyorum."

Ağlaması durmuştu ama şimdiyse şaşkındı. Bunları duymayı beklemiyor gibiydi. En azındam ağlamasından çok daha iyiydi.

Yine konuşmadığı için ben konuşmaya başladım. "İki gün önce seni pencerede gördüğümde hayatımdaki en güzel anlarımdan birini seninle paylaşmış oldum," diyerek o gün ona hissettiklerimi tüm dürüstlüğüyle anlatmış oldum.

"Arhan, neden bana karşı bu kadar dürüstsün ?" Sonunda konuşmuştu, bu iki günde sesini duymamak işkence gibi gelmişti.

Çünkü, sen "Bana karşı hep dürüst olmaya çalış," diye bir söz verdirtmiştin. Şu an sadece sözümü tutuyorum." Hatırlamıştı, bu yüzden de yüzüne sıcak bir tebessüm yayılmıştı.

Uzandığı yerden kalktı, oturur pozisyona geçti. "Yani, eğer söz vermemiş olsaydın bana bunları söylemezdin değil mi ?" diyerek bir soru sordu. Tabii ki, söylerdim ama o bunu bilmese de olurdu.

"Öyle bir şey yok, söz verdim hepte tutacağım sözümü." Gülümsemesi daha çok büyümüştü. Yatakta dizleri üzerinde yanıma gelirken birden hiç beklemediğim bir şey yaparak bana sarıldı.

Bana sarılması çok hoş hissetirmişti. Şoku üzerimden atar atmaz kollarımla onu sarmalamıştım. Kokusunu istemsizce içime çekmiştim. Çok güzeldi, vanilya kokuyordu. O ise kafasını göğüsüme yaslamıştı. Kıkırdayarak "Kalbin yerinden çıkacakmış gibi atıyor haberin var mı ?" diyerek bir soru sormuştu. "Hayır, hiç umrumda da değil şu an," dedim.

HAYAT ANLATILMAZWhere stories live. Discover now