17- Nefret

408 27 27
                                    

Joker'in Ağzından

Uyandığında bana baktı. ''Beni sen mi getirdin?'' diye sordu. Anlaşılan canı acıyordu. ''Evet, mecburen getirdim.'' dedim. Aslında onu sürekli kucağımda taşıyabilirdim, kuş kadar hafif geliyordu bana. ''Teşekkürler.'' dedi ve onu yatırdığım yerden kalktı. Birkaç dakikalığına odunluğun kapısına çıktım. Geri geldiğimde Harley küçük ve aslında pislikten dışarısının bile görünmediği camın karşısına geçmiş, saçlarını düzeltirken kendi kendine konuşuyordu.

''Topuklu ayakkabılarla dövüşmek çok zormuş.'' dedi önce. Saçlarını bıraktı ve makyajına baktı. ''Enkaza dönmüşüm resmen.'' diye dert yanmaya devam etti. Sonra kafasını çevirdi ve odunlara bakmaya başladı. Sanırım gözleri yalnızca bir odunun üzerinde geziyordu. ''Bak görüyor musun? Amacım J'nin kalbini elde etmekken, adamın çırağı oldum...'' dedi ve ayağını sinirle kaldırıp yere vurdu. Yanlışlıkla yaralı bacağını öyle vurduğu için acıyla inledi tabi.

Birkaç saniye sonra, acısı dinmiş olmalı ki toparlandı. ''Ben napacağım bu adamla söylesene...'' dedi. Gözünü odundan ayırmıyordu. ''Üstesinden geleceğimi düşündükçe her şey daha berbat oluyor. O bana kendini yasakladıkça daha çok cezbediyor beni. Ne kadar yasaksa o kadar istekleniyorum ona. Bir şey oluyor böyle gözlerine bakıyorum, kokusunu soluyorum... o an kalbim acıyor.'' Bunları söylerken gözleri dolmuştu ve bir gözünden gözyaşı firar edip süzülmeye başladı. Tek eliyle sildikten sonra içeriye yeni gelmiş gibi girdim. Bana bir şey belli etmedi. Ne diyebilirdi ki? Ona söz verdirmiştim. "Bence de bir şey söylememeli. Özellikle şu sıralar... çünkü ona sinir oluyorum." dedi Yeşil. Bozuntuya vermeden konuşmaya başladım.

''Hadi, gidiyoruz.'' dedim. Bana baktı ve duvara yaslı duran sopasını eline aldı. ''Nereye gidiyoruz?'' diye sordu. Arkamı dönüp kulübenin kapısını açtım ve "Özlediğim bir yeri ziyarete...'' dedikten sonra kulübeden çıktım. Arkamdan Harley de geldi. Odunla konuşurken söyledikleri aklıma takılmıştı esasında. Ama belli edemezdim, zaten içimdeki yeşil buna izin vermiyordu.

Ormandan çıkıp, arabaya bindik. Harley yol boyunca radyodan açtığı müziğe sessizce mırıldanarak eşlik etti. Kendi eserimden uzak tutuyordum kendimi... Hayatım birileriyle savaşarak geçmişti ama hiç kendi içimdeki yeşil ile savaşmam gerekeceğini düşünmemiştim! Kendi yarattığım kadından, kendimi uzak tutuyorum. Bu çocuksu halleri, deliliği, fiziksel hali, ruhsal hali... hatta konuşma tarzına kadar ben yaratmıştım bu kadını. Ama daha doğru düzgün iki ay bile olmadan onunla arama mesafe koymuştum. Üzerine bana deliler gibi aşık olan kız bana saatler önce beni asla sevmeyeceğine söz vermişti. Harley bu sözü gerçekten tutabilir miydi?

Gelmemiz gereken yere geldiğimizde arabadan indik. Harley etrafa göz gezdirdi, önümüzdeki büyük labirente baktı ve gözleri büyüdü...

Harley'in Ağzından

Labirente girdiğimizde, ne yapacağımızı hiç bilmiyordum. Çok karışık ve saatler bile sürebilir. Bay J. beni hiç umursamıyordu bile. Bende olduğum gibi davranmaya karar verdim. O an içimden nasıl geliyorsa öyle davranmaya... Yapacaktım, evet.

''Bay J. burası biraz fazla karışık değil mi?'' diye sordum. Güldü önce bana. ''Burası benim oyun alanım Harley. Eninde sonunda çıkışı buluruz, merak etme.'' dedi ve yoluna devam etti. Onu takip ettim ama yürüyüşlerimiz sonunda çıkmaz yerdeydik. Mecburen geri dönmemiz gerekiyordu. Yorgundum ve bacağımdaki yara acayip derecede acıyordu, bileğimde öyle...

Aradan kırk beş dakika kadar bir zaman geçtikten sonra labirentin sonuna yaklaşmış olmalıyız ki, değişik şeyler olmaya başlamıştı. Örneğin duvarlardan kırmızı yumruklar çıkıyor, bazen kurşun atıyordu. Resmen can güvenliğim yoktu... Tabii o kadar da önemli değildi. Şurada ölsem Joker beni bırakır ve giderdi muhtemelen, aklına dahi gelmezdim. Belki ölü bedenimi burada bir korkuluk yapar, beni de oyun alanında kullanırdı.

Dikkatli dikkatli yürümeye çalışırken birden burnumun ucunda kırmızı bir yumruk bitti. Kafamı eğip geçtim ve diğer adımımı atmam ile beraber duvardan lanet olası bir kurşun çıkıp bacağımdaki yaranın içine girdi. Gerçekten mükemmel bir nişan ama! Yani tam olması gereken yerden! Acıyla bastığım çığlık ile Joker iç çekerek bana döndü.

''Yine ne oldu?'' diye sordu elinden geldiğince sakin kalarak. ''Yaram! Yaramın içine duvardan çıkan bir kurşun girdi. Yani hiçbir şey olmadı...'' derken zoraki bir gülümseme kondurmuştum yüzüme. Eğilip bacağıma baktı ve sargıyı daha sıkı sardı. ''Burada bir şey yapamam. Dayan biraz...'' dedikten sonra yola devam etti. Sanki başka bir yerde olsak bir şey yapacaktı ya(!)

''Gerçekten bu kadar zor bir oyun alanı şart mıydı Pudi- Mistah J?'' az kalsın ona Puding diyecektim. Bunu fark eden Joker boğazını uyarırcasına temizledi ve ''Evet, şarttı.'' demesinin hemen ardından yoluna devam etti. Sonunda labirent bittiğinde gülümsemeden edemiyordum.

Joker bana döndü ve ''Neye sırıtıyorsun sen?'' diye sordu. Ben yüzümdeki gülümseyi durdurmadan ''Labirent bitti ya, elimde değil. Çok mutluyum!'' diye bağırdım ve zıpladım. Tabi yere inince bacağımın acısı ile inledim. Gözlerini devirmek ile yetindi Yeşil domuz! ''Hiç boşuna sevinme dedi ve bir düğmeye bastı. Sol tarafımdaki büyük kırmızı sahne perdesi kalktı ve... Yine bir oyun alanı!

İsyankar bir şekilde sopamı yere vurduktan sonra oyun alanına doğru yürümeye başladım. ''Bu sefer neler gelecek acaba başıma?'' diye imalı imalı konuştum. "Bacağım gerçekten acıyor, bir kurşun var içerde." desem bile boşa gitmişti. Ben gerçekten boşa konuşuyordum, baya. Oyun alanı bir hapishane gibiydi. Demir parmaklıklar, alarmlar, az olan ışıklandırma ve muhafız balmumu heykelleri. Bir anda bana bir silah uzattı Joker. "Bacağındaki mermi ile ölmezsin." diyordu ama sargı bezi çoktan kanla dolmuştu. Uzattığı silahınsa oyuncak olduğu belliydi, bu silahla Batman'in karşıda duran posterlerini tam alnından vurmaya çalışacağımızı anlattı ve alarm çalmaya başladı.

Hızla tüm posterlere ateş ederken birden bir ip bizi çekti ve arkamızdaki demir parmaklıkların arasına soktu ve kapı kapandı. ''Oyunu kaybettik.'' dedi Joker. Yerlerinden fırlamış gözlerim ile Joker'e döndüm. ''Kim takar?'' dedim ve sopamı yere atıp ellerimle demir parmaklıkları tuttum. ''Burada kaldık!'' diye bağırdım. Panik ve korku ile demir parmaklıklı kapıyı sallarken ''Joker çıkar bizi buradan!'' diye bağırdım ve nefes bile almadan cümlemin peşi sıra ''Biliyorsun, kapalı alanlar ile ilgili sıkıntılarım var!'' diye avazım çıktığı kadar bağırdım.

Joker gayet sakin bir şekilde kapıyı itti ve bir adım atarak demir parmaklıklar ardından çıktı. ''İşte, çıktık bile..'' dedi bana bakarak... Ah, bu kadar basit miydi? Gerçekten gerilmiştim. Kapalı alanları zaten sevmiyordum, üstüne üstlük yaralıydım. Bacağımda bir mermi vardı. Joker beni kan kaybından öldürmeye çalışıyordu sanırım. "Bacağım..." daha fazla beni taşımaz hale gelen bacağıma baktım ve kendimi olduğum yere bıraktım. "Daha fazla bu şekilde devam edemem. Görmüyor musun?" sitemkar sözlerim onun pek vicdanına dokunmuş sayılmazdı. Tabii, onun zaten bir vicdanı yoktu ki. Bunu beklemek aptallıktı, ben de işinde oldukça iyi bir aptaldım.

"Abartıyorsun, Harley." diyerek beni geçiştirmesi iyice zoruma gidiyordu. Elimle sargı bezini gösterdim. "Abartıyor muyum? Cidden mi?" demiştim. Kaşlarım elimde olmadan çatılıyordu. Yanıma yaklaşıp dizinin üzerine çöktü ve aniden yarama bastırmaya başladı. Çığlıklarım epey yankı yapıyordu. "Mızmızlanma, Harley." diye tıslayarak elini çekti ve ayağa kalktı. Çoktan akmaya hazır olan gözyaşlarımla ona bakabildim. O beni beklemeden yürümeye başlamıştı. "Eğer burada kan kaybından gebermek istemiyorsan kalkıp beni takip et." oldu sözleri.

Arkasından bakarken akan birkaç gözyaşına lanet edip hızla sildim. Onun kahkahalar attığı oyun alanında benim yapabildiğim acı çekmek ve ağlamaktı. Ne kadar adil... "Benden nefret etmen için ne yaptım bu kadar? Hiç seni hak edecek kadar güçlü bir kötü olamayacak mıyım?"

Psychopath+Angel (JARLEY)Where stories live. Discover now