2.

3.7K 128 25
                                    


Merak korkuyu unutturan en iğrenç duyguyken, Henry'nin merakına yenik düşüp oraya dönmemesi olağan dışıydı. Dönmüştü, kötü bir şey yaptığının hissi bütün vücudunu sarmalamıştı. Sandığın kapağını kapatmayı unutması büyük bir suçtu. Başkasının eşyasına izinsiz dokunmuşken birde böyle sorumsuz bir hareket sergilemesi... Suçluydu.

Kulübeye geri döndüğünde öğrenciler okuldan çıkmakla meşgul olduğundan kimse onun okulun arka tarafına yöneldiğini görmemişti. Sırt çantasının kollarını ellerinin arasında daha da sıktı. Kendine defalarca tembihlediği tek bir şey vardı. Sandığın kapağını kapatıp oradan çıkacaktı ve bir daha asla o kulübeye girmeyecekti. Asla! Kulübenin kapısına geldiğinde telefonu çalmaya başladı. Telefonunu çantasından çıkarıp Kira'nın ismini ekranda gördü. Telefonun sesini kapatıp tekrar çantasına koyduktan sonra kulübeye girdi. Eskimiş eşyaların bulunduğu odaya girdiğinde sandığa yönelmeden sehpanın üzerinde ki büyük beyaz örtü onu olduğu yere sabitlemişti.

Bu örtü kulübeden çıkarken sandığın içerisindeydi, şimdi nasıl sehpanın üzerinde dururdu? Yavaş adımlarla sehpaya yaklaştı neler olduğunu anlayamıyordu. Kulübeye kimsenin girme ihtimali yoktu, kimse bu pis yere girmek istemezdi. Okulun uyuşturucu bağımlısı öğrencileri de buna dâhildi. Bir yanı örtüyü kaldırmadan oradan çıkması için yalvarırken, diğer yanı örtüyü kaldırmasını ve altında yatan şey her neyse görmesini fısıldıyordu.

Henry adımlarını olabildiğince küçültüp sehpaya yaklaştı. Sırt çantasında ısrarla titreşen telefonu onu rahatsız etmişti. Çantasını çıkarıp yere bıraktı. Adımları sehpanın önünde son bulmuştu.

"Ya şimdi. Ya da hiç."

Eli örtünün bir ucunu avuçlarken yutkundu. Bunu yapmayı gerçekten istiyor muydu?

Evet.

Hayır, belki... Biraz.

Parmakları örtünün dokusunu hissederken kaç dakika kaybetmişti, bu zaman zarfında telefonuna kaç cevapsız arama bırakılmıştı? Okulun boşalmış koridorları gözünün önünde belirdi. Orada hâlâ gezinen biri olabilir miydi? Belki de önünde onu bu denli korkutan şey sadece hazırlanmış küçük bir şakaydı. Evet, bu sadece bir şakaydı. Daha önce de böyle şeyler yapmışlardı. Ve birazdan Henry önünde duran örtüyü kaldırıp korktuğunda amaçlarına ulaşıp onunla alay edeceklerdi. Onların alay konusu olmak istemiyordu. Olmayacaktı da.

Sehpadan uzaklaşıp yere bıraktığı çantasını aldı ve kulübeden çıktı. Dışarıda kimse yoktu. Adımlarını hızlandırdı. İçinden koşmak gelse de kimseyi şüphelendirmek istemedi. Hâlâ etrafta birinin olduğunu düşünüyordu. Sırtında ki çantasını önüne çekip içerisinden telefonunu çıkardı. Annesi onu merak etmiş olmalıydı, telefonunda cevapsız bıraktığı aramalar arasında onun da numarası mevcuttu. Onu geri aradı, telefon ilk çalışında açıldı ve annesinin endişeli sesi kulaklarını doldurdu.

"Henry, neredesin? Seni merak ettim. Telefonlarıma neden cevap vermiyorsun?"

"Ben iyim. Sadece, biraz yürüdüm ve şimdi eve geliyorum. Birazdan orda olurum. O zaman konuşuruz."

"Tamam. Seni bekliyorum."

Okulun bahçesinden çıktığında gerilen vücudu rahatlarken annesinin endişeli sesi de yok olmuştu. Yüzünde alaycı bir gülümseme belirdi. Telefonunu kapatıp tekrar çantasına koydu. Kira ve Daniel'le daha sonra konuşacaktı.

***

Evinin önüne geldiğinde bir süre annesine ne söylemesi gerektiğini düşündü. Babası evi terk ettiğinden beri düzgün bir anne-oğul ilişkileri kalmamıştı. Annesi ebeveyninden çok ona bir arkadaşı gibi davranıyordu. Buna geçen on üç seneden sonra alışmıştı. Annesi içine kapanmış ve arkadaşlarıyla bağını kopardıktan sonra onunla bu yakınlığı kuramaya çalışmıştı. Ve başarmıştı. Henry bundan rahatsız değildi, onunla her şeyi rahatlıkla konuşabiliyordu ama bazen annesinin sorumluluklarını yerine getirip ona gerçek bir anne gibi davranmasının nasıl bir duygu olduğunu merak ediyordu. Ona babasının neden evi terk ettiğini hiç sormadı. Annesini bu hale getiren olayın sebebini öğrenmek kendisini ne hale getirirdi, bilmiyordu. Çok nadir kendini annesinden daha güçlü hissediyordu, sanki bütün zayıflıklarını yıllar içinde oğluna da bulaştırmıştı. Belki de bu yüzden küçük bir şakaya bile tahammülü yoktu.

Ölümün ElçisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin