9.

668 58 3
                                    

"Bir dakika," Daniel cümlemi yarıda kesince susup ona döndüm. "Linda insan değil ne demek?"

"Şimdiye kadar defalarca yüzüne vurduğum şey demek mankafa. O tam bir şeytan. " Kira Henry'nin yatağına uzanmış kollarıyla sardığı yastıkla tavanda ki yıldızları izlerken Daniel'e laf yetiştiriyordu. Daniel'in, Linda'ya beslediği aşkın yok olma ihtimali olması Kira'yı bu işlerin içerisine girişmek için ikna eden ikinci sebepti. İlk sırayı tahmin etmek hiç de zor değildi. Kira mecburiyetten benimle aynı ortamda bulunsa da mümkün olduğunca benimle konuşmamak için çabalıyordu. Daniel'in efsanelere olan ilgisi onu olan olaylara bir nebze inanmasını kolaylaştırıyor hatta çeşitli çözümler üreterek farklı fikirler öne sürmesini sağlıyordu. Ama bu dediklerim Kira için geçerli değildi. Yanımızda durması içinde bulunduğu 'belki' düşüncesinin dürtüleri, Henry'nin tekrar yanlarında bulunabilecek olabilmesinin isteğiydi.

"Bildiklerim bu kadar." Diyerek konuşmamı sonlandırdım. Kira yatakta yan dönerek yüzünü net görebilmemizi sağladı. "Sence de birinin seni koruyabilmek için öldürme gereksinimi duyması saçma değil mi?" Elini yanağına bastırdı. "Kılıç seni geri getirmiş olabilir. Ama ya getirmeseydi. Yani sen bunu hak etmiyor olsaydın?"

"Bilmiyorum."

Daniel masanın başından kalkıp yanımda ki minderlerden birini çekip üzerine oturdu. "Yazılanlara göre kurtarılmak için değil, ölmen için bıçaklandın. Ve bir gün geri döneceğinin söylenmesinin sebebi, nasıl bir şey oldukları bilinmeyen bir tür melek tarafından büyülenmen," arkamda kalan birkaç minderi düzeltip geriye yaslandım böylece tavanda ki yapay yıldızları daha rahat görebilme imkânım oldu. "Yani anlayacağın ölüler diyarından dönen dost, öldürülmenin sebebi çok daha farklı."

"Efsaneler kulaktan kulağa dolaşıp saçma sapan haller aldıkları için efsanedir. Senin okudukların yıllar içinde binlerce kez baştan yazılmış olmalı."

"Bu da bir ihtimal," 

"Linda'nın anlattıklarından daha mantıklı geliyor." Sertçe yutkundum. Yüzüne bakmasam da Kira'nın beni izlediğine hissediyordum. "Ezra denilen şeyin... Ki ne olduğuna dair en ufak bir fikrim yok, iyi biri olduğuna inanmıyorum. Linda ondan kusursuz bir melekmiş gibi bahsediyor."

"Ezra'dan nefret ediyorum." Diye mırıldanan Daniel'i duyan Kira sırıtmaya başladı.

"Pekâlâ, sizi bilmem ama benim tek derdim Henry'i bir an önce geri getirmek." Dedi ve yataktan kalkıp kapıya yöneldi. "Ben eve gidiyorum yapmam gereken ödevlerim var. Yarın okulda görüşürüz." dedi ve odadan çıktı.

"Bilmediğin bir hayatın ortasına düşmek nasıl bir his?" dediğinde gözlerim bir saniyeliğine Daniel'e kaydı. Sonra tekrar yıldızlara döndüm.

"Berbat."

"Yaşaman için birinin ölmüş olması... O nasıl?"

Yutkunup gözlerimi kapattım. Bu hissin bir karşılığı gerçekten var mıydı? Ölmemiş olsaydım belki de bir suçluluk duygusu yaşayabilirdim. Ancak şu an yaşadığım durumla kıyaslanabilecek bir durum değildi.

"Açıklayabilecek bir kelimenin olduğunu düşünmüyorum." Diye mırıldandığımda Daniel sesli bir nefes bıraktı. "Henry'i geri getireceğini bilseydim kalbimi yerinden söküp ellerine bırakırdım."

Daniel'in bakışları bana döndü. Şakacı tavrını bir kenara bırakmış bütün sakinliğiyle beni dinliyordu. Bende ona baktığımda ela gözlerinin dolduğunu fark ettim. "Özür dilerim." Diyebildim sadece.

"Senin suçun değildi."

"Ben olmasaydım şimdi burada onunla oturuyor olacaktın." Gözümden damlayan yaşı elimin tersiyle silip bakışlarımı halıya indirdim. Suçluluk berbat bir duyguydu. Daniel'in dudağının kenarı kıvrılırken bir yandan da homurdandı.

Ölümün ElçisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin