0.5

720 61 11
                                    

Gaara ile birlikte çok güzel zamanlar geçirdik. İtiraf etmeliyim ki her zaman benim yanımda oldu ve beni destekledi.

Hayatımda hiç bu kadar mutlu olmamıştım. Adeta bir rüyada gibiydim. Ama unutmamak lazım, hiç bir rüya 7 saniyeden fazla sürmez.

Jimin'e bütün bunları anlattığımda, sevinmişti. Gaara ile gerçekten çok yakın dostlardı ve bu onu mutlu etmişti. Kardeşi ile çok yakın bir arkadaşı birbirlerini çok seviyordu sonuçta. Elinden ne gelirdi ki.

Her şey çok güzelken bir gün bütün şeyler sarpa sarmaya başladı.

İlk başta Gaara birden bana soğuk davranmaya başladı. Buna aldırmadım. Bir sıkıntısı vardır diye düşündüm. Ama bir zaman sonra aldırılmayacak halden çıktı.

Daha sonra okulu asmaya başladı. Benim için her şey o kadar kötüye gidiyordu ki. 7 saniyelik rüyam bitmişti.

Bir gün artık dayanamayacağıma karar verdim ve Gaara'ların evinin önüne gittim ve onun çıkmasını bekledim.

Bir süre sonra Gaara evin içinden çıktı. O çıktıktan sonra, ona farkettirmeden onu taksi ile takip ediyordum.

Aklımdan bir sürü senaryo geçiyordu. Ne olabilirdi ki. Sonuçta biz sadece 16 yaşında liseli gençlerdik. Fazlası değil.

Araba bir ormanın içinde durdu ve Gaara dışarı çıktı. O dışarı çıktıktan sonra ben de taksiciye parayı ödeyip arabadan çıktım. Gaara beni farketmemişti.

Onu dikkatlice izlemeye başladım. Ama bir zaman sonra onun orada tek olmadığını farkettim. Şokla saklandım ve onları izlemeye başladım.

Kavga ediyorlardı. Gaara'yı ilk defa bu kadar sinirli görüyordum. Adının Koji olduğunu öğrendiğim çocuk, uzunca boyluydu, gözleri normalden çok daha çekikti ve yine bembeyaz bir teni vardı. Gaara'dan daha güçlü değildi ama daha güçsüz de değildi.

Kavga şiddetlenirken Koji'nin bir bıçak çıkardığını gördüm ve ben daha gördüklerimi hazmetmeden, o bıçağı Gaara'nın kalbinin biraz altına batırdı. Benim. Gaara'ma. Bıçak. Saplamıştı

Gözlerimden yaşlar süzülürken, elimden bir şey gelmeyeceğini bile bile, aptal cesaretimi kullanarak ortaya çıktım.

Hemen Gaara'nın yanına koştum. Her yerde kanlar vardı. Gözlerimden deli gibi yaşlar süzülüyordu ve onun da gözünden yaşlar süzüldüğünü gördüm. Bu çok ağırdı.

"Rosé"dedi. Yerde yatarken. Cevap veremedim. Telefonumu arıyordum. O sırada Koji şaşkınlıkla bakıyordu. Hiç bir şey yapmıyordu. Sanırım son kez konuşmamıza izin vermişti.

"Efendim" dedim, sesimin titremesine engel olamayarak.

"Seni seviyorum."dedi. Bu benim canımı çok yakmıştı.

"Ben de"dedim. Hâlâ deli gibi ağlıyordum ki, elini yanaklarıma sürüp son kez, ağlamamı sildi.

"Ağlama"dedi. Gerçi bu beni daha çok ağlatmıştı ya.

Ben olanlara inanamazken arkamdan birinin bana seslendiğini duydum.

"Chaeyoung!"diyordu bu ses. Benim bu ismimi Jimin'den başkası bilmezdi. Gelen de Jimin'den başkası değildi zaten.

Arkamı döndüğümde Koji'nin çoktan gittiğini gördüm. Gitmişti ya da korkup kaçmıştı.

Ben Gaara'nın ellerini tutup hâlâ kendime gelememişken, Jimin'in beni kucağına aldığını gördüm. Çırpınmaya başladım. Hayır, onu orada bırakamazdım, Gaara'mın cesedi orada öylece kalamazdı. En azından gömmeliydim.

euphoria ❦ RoséKookWhere stories live. Discover now