0.6

726 65 32
                                    

Şaşkınlıkla arkama döndüm ve girdiğim odadan çıkıp, kapıyı kilitledim. Tabii bunları yaparken hem korkuyordum hem de şaşkınlığım zirve yapmıştı.

Ellerimi saçlarımdan geçirdim ve koşar adımlarla merdivenden inmeye başladım. İçeri girenin Jungkook olduğunu düşündüğümden, elimdeki anahtarlığı saklamaya çalışarak en sonunda alt kata indim.

Odada gördüğüm şeyleri hazmetmeye çalışıyordum. Bu doğru olabilir miydi? Odayı, duyduğum kapı sesiyle hızlıca terk etmek zorunda kaldığım için pek inceleyememiştim fakat gördüğüm şeyler de pek iç açıcı değildi.

Oda da büyük bir resim çerçevesi vardı. İçerisinde de Jungkook ve Koji'nin içten bir şekilde güldükleri bir fotoğraf. Onun dışında her şey gayet normaldi. Ama Koji ile Jungkook nereden tanışıyordu. Resimde gördüğüm kadarıyla gayet samimiylerdi.

Hayır. Olamazdı. Jungkook ve Gaara'nın katili, arkadaş veya herhangi bir yakınlıkta olamazdı. Hatta tanışmış olmaları bile olanaksızdı. Bu beni sarsmıştı. Açıkçası kendimi sanki Gaara'ya ihanet etmiş gibi hissetmiştim. Gaara'nın katilinin yakın arkadaşına karşı bir şeyler hissediyordum. Hayır bu hiç doğru değildi.

Aşağı indiğimde bir yandan da anahtarı saklamaya çalışıyordum. Fakat gelenin Jungkook olmadığını gördüm. Gelen Taehyung'du. Kafamda yine, her zamanki gibi sayısız soru vardı fakat şu an o sorulardan birini düşünmekle meşguldüm.

Koji, Jungkook'un neyi oluyordu?

Taehyung'la göz göze geldiğimizde ona neden burada olduğunu sorgularcasına baktım. Omuz silkti. O bana hiçbir şey sormamıştı. Sanırım burada olduğumu biliyordu.

"Jungkook gelene kadar burada durmam gerek. Sana göz kulak olmalıymışım. Sanki bebek bakıcısıyım da. Neyse."dedi bana. Burada olmaktan rahatsız olduğu çokça belliydi.

Elimdeki anahtarlığı göstererek
"Aslında burada kalmana gerek yok. Evimin anahtarını buldum. Kendi evimde kalabilirim. Olmazsa Lisa'nın yanında kalırım. Sizin başınıza bela olmayayım."dedim. Biraz çekingence konuşmuştum. Bana inanmayan gözlerle baktı ve;

"Lisa, şu beraber gezdiğiniz biraz deli gibi davranan kız değil mi?"dedi. Tamam, Lisa'yı iki gün mutlu edecek bir cümle çıkmıştı ağzından sevgili Taehyung'cuğumun.

Bunu hemen Lisa'ya söylemeliydim. Evet kankalar böyle yapardı.

"Hıhı, evet o."dedim, yapmacık bir gülümsemeyle. İlk önce çenesini kaşıdı, düşünürmüş gibi yaptı ve sonrasında bana göz kırpıp "Tamam o zaman. Ama bir şartım var seni ben bırakacağım."dedi.

Duyduğum lafla Lisa'nın ne kadar heyecanlanacağını düşündüm. Umarım pijamalarıyla çıkmazdı da rezil olmazdı. Yoksa bu olanların üstüne bir de Lisa'nın depresyonunu kaldıramazdım.

Hızlıca salondan telefonumu ve ceketini aldım. Ardından hâlâ elimde duran anahtarlığı cebime koyup kapının önüne çıktım.

Ceketimi ve ayakkabımı giyip Taehyung'u beklemeye başladım. En sonunda geldi ve bir arabayı işaret edip eliyle gel gel yaptı.

Gösterdiği araba tam zengin arabasıydı.Porsche. Hoş, zaten Taehyung'un kaldığı ev de pek normal insanların yaşayacağı tür bir ev değildi.

Arabaya şaşırmadım ve hiç düşünmeden arka koltuğa oturdum. Başımı her zaman ki gibi cama yasladım ve elime anahtarlığı alıp incelemeye başladım. Yaklaşık 5 tane anahtar vardı. Kim bilir nerelerin anahtarlarıydı.

Uzun bir süre böyle durduktan sonra. Arabanın hareket etmediğini ve Taehyung'un dikiz aynasından bana çatık kaşlarla baktığını gördüm.

euphoria ❦ RoséKookWhere stories live. Discover now