0.7

711 58 51
                                    

Uyandığımda kendi odamda, kendi yatağımdaydım. İlk başta buraya nasıl geldiğime anlam veremezken, sonrasında her şeyi hatırlamaya başladım.

Jungkook'la en son yaşadığımız olay sonrasında, Jungkook beni evime bırakmıştı. Daha sonra da gitmişti. Her şey bu kadardı.

Yatakta doğruldum ve odamdaki büyük saate baktım. Yataktan yavaşça çıktım ve ayaklarım çıplak olduğu için, parkeleri çıtlata çıtlata dolabıma doğru yürüdüm.

Üstümü giyinip, çantamı hazırladım. Lisa'dan aldığım formayı da çantama koydum ve kahvaltı yapmak için aşağı indim.

Aşağı inmemle gözlerimi şokla açıp karşımdaki kişiye ve onun kurduğu mükemmel sofraya baktım. Açıkçası bugün pek yemek yemeye halim yoktu fakat bu softa karşısında direnebilir miydim, sanmıyorum.

"Demek uyandın."dedi. Mutfakta elleri una boyanmış Jungkook. Bu hâline gülmemek için zor tutuyordum kendimi.

"Evet uyandım ama bu hâl ne?"çok beğendiğimi belli etmeden ve hiç bir duygu eklemeden konuşmuştum.

"Kahvaltı hazırlıyorum, bu gayet normal."dedi ve ardından ellerini yıkayıp, üzerindeki önlüğe sildi.

"Hmm"dedim. Normal insanlar, onun neden burada olduğunu sorar ve kızardı ama benim buna zerre halim yoktu. Her şeyi normal kabul ediyordum. Zaten dün bana söylediği son şeyin üzerine, tam olarak ne olduğunu bilemesem de Jungkook'a güvenmiştim. Hoş, en başından beri güveniyordum ya.

"Sormayacak mısın?"

"Neyi?"

"Neden burada olduğumu."

"Sormayacağım."

"Neden?"

Konuşmamız böyle saçma sapan bir hâl alırken, konuşmamızı telefonumun zil sesi böldü.

Arayan Jisoo'ydu. Kaşlarımı çatarak telefona baktım ve daha sonrasında da açtım. Normalde beni Lisa'dan başkası aramazdı da.

"Rosé bugün okula bizimle beraber gitmek ister misin?"sesi melek gibi çıkıyordu. Tabii bu Jisoo'ydu her zaman zarif, narin ve hoş.

Jungkook'a baktım sonrasında da "Yok, aslında bugün tek gitmek istiyorum."dedim. Gözlerim hâlâ Jungkook'daydı ve gördüğüm kadarıyla Jungkook pişkin pişkin sırıtıyordu.

"Hadi ama Rosé, hepimiz seni bekliyoruz. Bak biz zor bir araya geliriz. Şimdi ağzına sıçtırma ve gel." Jisoo küfür etmişti. Tamam bu hiç normal değildi.

"Ee.. şey.. tamam o zaman. Nə zaman buluşalım."

"Hemen şimdi. Kırtasiyenin oradaki çocuk parkına gel. Hepimiz oradayız."

Telefonu kapattım ve önce Jungkook'a sonra da çok lezzetli görünen sofraya baktım. Ne yazık ki kahvaltı edemeyecektim. Üstümü zaten giydiğim için hemen şimdi gitmem lazımdı. Çünkü Jisoo küfür etmişti.

Jungkook'a sanki izin istermişcesine baktım ve;
"Sanırım bu sofrayı tadamadan gitmem gerek. Acil durum. Jisoo küfür etti."

"Jisoo mu küfür etti? Kesinlikle acil bir durum olmalı."durdu ve daha sonra kurduğu sofraya acıyan gözlerle baktı ve;"Emeklerime de yazık oldu."dedi.

Omuz silktim ve mutfaktan çıktım. Hızlı adımlarla kapıya doğru ilerledim ve kapının arkasına asılı olan ceketimi aldım. Ceketimi kontrol ettiğimde anahtarların ve telefonumun hâlâ ceketimde olduğunu farkettim.

Ceketimi ve ardından da ayakkabımı giyip kapının önüne çıktım. Kapıyı bilerek kapatmamıştım çünkü Jungkook'un gelip kapatmasını istemiştim. Fakat istediğim olmadı. Birkaç dakika bekledim ama kapıyı kapatmaya gelen olmadığı için kendim kapattım. En azından beni parka kadar bıraksaydı ya. Yok,hayır bırakmasın ya da bıraksın. Sanırım biraz kafayı yemiştim.

euphoria ❦ RoséKookWhere stories live. Discover now