1.5

521 47 5
                                    

Gözlerimi yavaş yavaş açarken aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Sadece duyduğum tekerlek seslerinden bir arabada olduğumu anlamıştım.

Gözlerimi tamamen açtım ve yavaşça doğrulurken, hatıralar hafızama dolmaya başlamıştı. Jungkook tarafından bayıltılmıştım ve muhtemelen şu an kaçırılıyordum.

Güç bakımından bakılırsa, onun yanında küçük bir kız çocuğu gibi kalıyordum ve bana yapacağı herhangi bir şeyde kendimi savunmak için hiç şansım yoktu.

Arka koltukta olduğumu farkettim ve uyku sersemliğinden bir şeyler mırıldanarak doğruldum ve kaşlarımı çatarak neler olduğunu anlamaya çalıştım.

İçinde bulunduğum araba Jungkook'un arabasıydı ve arabayı süren de oydu. Bana dikiz aynasından bakıyordu.

Açıkçası kendimi kullanılmış ve kandırılmış gibi hissediyordum. Jungkook'a herkesten çok güvenmiştim. Sanırım çok yanlış kişilere güveniyordum.

"Demek uyandın."sesi oldukça duygusuz ve sakindi, bana bunları dedikten sonra gözlerini üzerimden çekti ve zaten çok hızlı sürdüğü arabayı daha da hızlı sürmeye başladı.

Ona cevap vermeyecektim çünkü gerçekten çok kırgındım ve korkuyordum. Acaba bana ne yapacaktı?

Ellerimle yüzümü ovuşturdum ve dağılmış saçlarımı düzelttim. Ardından da favori yerim olan cam kenarına iyice sindim ve yolu incelemeye başladım.

Arabayı o kadar hızlı kullanıyordu ki, birbirinden bağımsız olan yol çizgilerini sanki bir bütünmüş gibi görüyordum.

"Bir şey demeyecek misin?"bu sefer sesinde endişe hissetmiştim. Sanki bıkkınmış ve üzgünmüş gibi söylemişti. Açıkçası şaşırmıştım ama o kadar korkuyordum ki verecek bir cevap bulamadım.

Acaba bana ne yapacaktı?

Ellerimi sıktım ve kazağımın ucunu tuttum. Jungkook'a bakamıyordum. Ona baktığım an onu affedeceğimi biliyordum çünkü. Onu affetmek istemiyordum.

"Bir şeyler desene!"bu sefer öfkeliydi ve bir eliyle kornaya vurmuştu. Kornadan çıkan ses ile daha da çok korkmuştum.

Ona bakamıyordum. Canım yanmıştı. Oysaki bunlar olmadan önce kucağımda uyumuştu, onun saçlarını okşamıştım... Yedi saniyelik rüya yerini kâbusa bırakmıştı.

Ona cevap vermediğim için artık pes etmiş olsa gerek, hiçbir şey dememişti. Çok hızlı sürdüğü arabasını da yavaşlatmıştı.

Sakinleştiğini düşündüm ve biraz da olsa rahatladım. Fakat yine de yüzüne bakamıyordum.

Şu yoldaki küçük kız ne kadar tatlı ya!

Başka şeyler düşünmeye çalışıyordum, böylesi daha mantıklıydı. Fakat tam karşımda karamel kokusu uzakta olsa bile burnuma dolan bir Jungkook olduğu için bütün fikirlerim dağılıyordu.

Arabanın ani duruşuyla az kalsın öne fırlıyordum fakat son anda kurtulmuştum. Kaşlarımı çattım ve huzurla soluk verdim. Ardından neler olacağını bekledim.

İki elimle de gözlerimi kapattım ve sırtımı koltuğa iyice yasladım. Hayır, Jungkook'u görmeyecektim.

Derken kapımın birden açıldığını ve tanıdık olan soğuğun içeriye dolduğunu hissettim. Bunun ardından gözlerimi daha sıkıca kapattım ve deli gibi çarpan kalbimin duyulmamasını umdum.

Korkudan çarpıyordu.

Bir el iki dizimin altını, diğer bir el de sırtımı kavrayınca, Jungkook'un beni kucağına aldığını farkettim. Ah, hayır.

euphoria ❦ RoséKookWhere stories live. Discover now