14) Gitmeme İzin Ver

73K 1.6K 24
                                    

Onu bana yardım etmeyen iten neydi? Neden beni korumak istiyordu? Benden karşı koyulmaz şekilde hoşlandığını, etkilendiğini düşünmek hoşuma gidiyordu- söz konusu o olduğunda tıpkı benim olduğum gibi.

Odamın camından dışarıdaki polis arabasını aradım, görünürde yoktu ve lanet telefonum alt katta, salonda kalmıştı. Aksi olsa şaşardım zaten. Yıllardır yatağımın altında duran antika hançeri alıp merdivenleri ikişerli atlayarak alt kata döndüm. Mutfakta beş tane canavar vardı, en azından görüş açımdakiler bunlardı ve bahçeye açılan cam kapı kırılmış, cam parçaları da yere saçılmıştı. Canavarlardan üçünü tanıdım, küçük ekrandan gördüklerimiz bunlardı. Damian onlarla dövüşüyordu ama ikimizin bu canavar sürüsü içinde hiç şansı yok gibiydi. Beni görünce yüzünün her bir çizgisi hoşnutsuzlukla kaskatı kesildi ve tıpkı yosun yatağındaki mürekkep zerrecikleri gibi gözbebeklerinin keskinleştiğini gördüm.

Yakınımdaki canavara koşup sırtına sıçradım, bacaklarımla bedenine yapışıp hançerle boğazını kestim. Her yer kana bulanmışken canavarlar şaşkın görünüyordu ve ben yere düşüşün sırtımda yarattığı acıyla yerde kıvranıyordum. İkisi Damian'la boğuşurken diğer ikisi üstüme çullandı. Hançeri tutan elimi yakalamışlardı, daha nefesimi toparlayamamışken suratıma bilinç kaybettirecek türden bir yumruk yedim.

Kendime geldiğimde kan içindeki mutfak zemininde, cam parçalarının arasında yatıyordum. Öldürdüğüm canavar ve diğerleri gitmişti. Damian'ın adını haykırırken hava yeterince hızlı dolduramıyordu ciğerlerimi. Sanki beni bir şekilde gerçekliğe geri döndürebilirmiş gibi pürüzsüz duvara yaslandım. Tam da o an, kırılan cam kapıdan dışarıya giden kan damlalarını gördüm. İkinci kez düşünmeden fırladım. Koşuyordum. İzler araba yolundan ağaçlığın arkasına geçiyor, beni sık ormana yönlendiriyordu. Her ne kadar bedenim geri dönmeyi arzuluyorsa da o duyguya karşı gelip ağaçların arasına daldım. Kontrolümü tamamen yitirdiğimi hissediyordum; şizofrenler gibi davranmaya başlamıştım. kollarım ve bacaklarım betona gömülmüş gibi ağırlaşmış olsa da zihnim kararlılıkla çılgıncasına çalışıyordu.

Koşmaya devam ettim. Neyi takip ettiğimi bilmiyordum, kaybolmak umurumda değildi. Koştum, koştum, koştum. Ağaçların arasında bir kıpırtı görünce yavaşladım.

Gecenin karanlığında tek ışık kaynağım tepemdeki bulutlarla filtrelenmiş dolunaydı. Bütün duyularımı açtım, seslere odaklandım, burnum pas kokusu arıyordu. Yürümeye devam ettim. İçimde bana ait olmayan bir şey, koruyucu bir içgüdü saklanmak istiyordu. Dev gövdeli bir ağacın arkasından bir çift kol uzanıp ağzımı kapatınca korkudan ödüm koptu. Beni tutan kişinin kokusu tanıdık bir hal alıncaya kadar çırpınmaya devam ettim. Yüzümü ona çevirip karşımdakinin Damian olduğunu anlamam birkaç saniyemi aldı. Ben sakinleşince o da yüzümdeki ellerini gevşetti.

"Çok kalabalıklar." Diye fısıldadı.

"Buradasın." Dedim kirpiklerimin ucunda titreşen gözyaşlarıyla. Kolunu tuttu; yaralanmış, kan kaybediyordu.

Kendi halini umursamıyor, yüzümü ve ellerimi inceliyordu. "Sen iyi misin?"

 Ben... Çakı gibiyim."

Olanları kavramaya başlayınca içimi bir korku kapladı. Canavarlarla dolu bir ormanın içinde, zifiri karanlıkta ve silahsızdık. Buradan canlı çıkamazdık. Dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Ayrıldığımızda nefesim yavaşlamıştı.

"İstedikleri benim. Ayrılırsak, beni yakalarlarsa, sana zarar vermezler." Yüzümü ellerinin arasında kırılgan bir hazineymişçesine tuttu.

 Şunu bir doğru anlayayım." Sesim titriyordu. "Seni bırakmamı mı istiyorsun?"

"Beni bırakmak zorundasın." Yutkunup kollarımı kendime doladım ama sanki dondurucu bir sağanağa yakalanmışım gibi vücudumu saran soğuğa engel olmadı bu. Ani bir ses –daha çok boğuk bir kahkaha- sessizliği bozdu. Şaşkınlıkla birbirimize baktık. "Kahretsin." Diye mırıldandı. Dönüp beni omuzlarımdan kavradı, gözlerime bakışı delip geçen cinstendi. "Bana söz ver. Eğer ölmez de bir parazite dönüşürsem, bir canavara... Beni bulup kendin öldüreceksin. Söz ver." Ağzım açık kalmış, afallamıştım. Omzumdaki ellerini sertleştirip beni sarstı. "Söz ver." Ne kadar acımasız bir istekti bu... Ellerinden kurtulup göğsüne iyice sokuldum, kafamdan bu korkunç düşünceyi çıkarmaya çalışıyordum. Yakınımızda bir çıtırtı duyduk. Endişe okyanustan gelen şiddetli bir akıntı gibi aramızda yayıldı. Nefesimi tuttum. Tekrar yüzüme döndü. Bu sefer gözleri yalvarırcasına bakıyordu.

ANGIEWhere stories live. Discover now