12 - ara vermek iyi olabilir

37 6 8
                                    

jinyoung
haberin olsun diye yazıyorum
saatlerdir seni bekliyorum

seunghun
jinyoung-ah
bana çok kötü bir tavsiye vermişsin

jinyoung
ne

seunghun
içime bakmamla ilgili olan
nefret ettim bundan

jinyoung
nerdesin?

seunghun
eve geliyorum
ama ayaklarım geri gidiyor

jinyoung
şöyle sorayım o zaman
bu saate kadar neredeydin?

seunghun
uzun zamandır görüşmediğim birine rastladım
yemek yedik ve lafladık

jinyoung
ayakların neden geri gidiyor peki
konuşmamızı isteyen sen değil miydin?

seunghun
evet
konuşalım

jinyoung
yürümek yerine toplu taşımaya binmeye ne dersin

seunghun
şu an yürümek istiyorum

jinyoung
neden dağılmış gibisin
sabah söylediğim şey yüzünden mi

seunghun
sabah mı
ha
evet
dallamanın biriyle öpüşmen hakkında konuşacaktık

jinyoung
sinirlerimi bozmaya mı çalışıyorsun

seunghun
hayır
sadece berbat hissediyorum
tavsiyene hemen uymamalıydım

jinyoung
bu halinin sebebi yazlıktaki çocuk mu

seunghun
hım
büyük bir gerizekalı olduğumu fark ettim

jinyoung
seunghun
dolanmayı kesip eve gel
şu an nerdesin
dışarı çıkıyorum

seunghun
hiç gerek yok
hava çok soğuk
ben geleceğim
zahmet olmazsa kahve demler misin?

jinyoung
aptal

***

soğumaya yüz tutmuş kahveden birkaç yudum aldıktan sonra iç çekerek "yani," dedi. "artık benimle birlikte olmak istemiyor musun?"

esasında jinyoung bu sorunun cevabını bilmiyordu. sessizliğini sürdürdü. ayrılma kelimesini ikisi de gündeme getirmemişti ancak ortada ağır bir gerginlik vardı.

tam o sıra "ben senden ayrılmak istemiyorum." dedi seunghun. kararlı ve ciddiydi. "seni ne kadar sevdiğimi bilmiyor musun? eğer bir sorunumuz varsa çözelim."

suratı çökmüş olan jinyoung "ben de." diyebildi sonunda. "ben de seviyorum ve ayrılmak istemiyorum ama bazen çok yorucu oluyor... tüm bu şey, ilişkimiz."

seunghun ona bakmaya dayanamıyordu. koltukta yanına yaklaştı ve sarıldı jinyoung'a. "yorucu olduğunu bilmiyordum, bana söylemeliydin."

jinyoung iç çekip seunghun'un kollarından kurtuldu. "sorun da bu zaten. söylemeden fark etmiyorsun."

boş bir suratla baktı jinyoung'a. "yorulduğun için mi gidip başkasını öptün?" aslında bunu gerçekten merak ediyordu ama ağzından çıkış şekli jinyoung'u daha da kötü hissettirmişti.

"sana birden geliştiğini söylemiştim."

"anlıyorum anlıyorum. sadece soruyorum. onunla olmak seni daha mı iyi hissettirdi?" cümleler dudaklarından rahatça dökülseler de seunghun hiç rahat hissetmiyordu. nasıl oluyordu da hem jinyoung hem de hyunsuk ondan yorulup başkalarını bulabiliyorlardı? bu nasıl can sıkıcı bir tesadüftü böyle...

jinyoung kararsızca "evet," dediğinde daldığı düşüncelerden çıktı seunghun. "sonra iyi hissettiğim için kendime kızmaya başladım."

"anlıyorum." mırıldandı.

"anladığına emin misin?" jinyoung nedense sinirlenmeye başlamıştı. seunghun geldiğinden beri asla tartışma havasında değildi ve hiçbir şeyi çözüme kavuşturamamışlardı. düşününce, en iyi seçenecek ayrılmak gibi görünüyordu ama bunu dile getirecek cesareti bulamadı kendinde.

"jinyoung-ah, olan şey için gerçekten öfkeli hissediyorum ama bunda benim de payım varsa düzeltmeye çalışırım." saçma sapan bir şeye sinirlenip onu evden kovduğu zamanı hatırladğında pişmanlıkla kafasını eğdi. "yani herkes bazen yorucu olabilir ama ben biraz abarttım galiba."

"burada tüm sorunu sana yıkmıyorum seunghun. bu olan şeyi ben de anlayamıyorum." ikilemler arasında kalmıştı. ağlamaklı bir ses çıkarıp yana döndürdü bedenini, kararlılıkla seunghun'a baktı. "biraz zaman versek olmaz mı?"

"ayrılıyor muyuz!"

"hayır!" iç çekti. "belki de sürekli yan yana olduğumuzdan bu kadar sorun yaşıyoruzdur. ara vermek iyi olabilir."

seunghun kaşlarını çattı. "beni bırakıp gidecek misin yani?"

"ev senin olduğu için benim gitmem daha mantıklı. bir süre okulun yurdunda kalacağım."

"o berbat yerde kalmanı istemiyorum." üversitenin ilk senesi jinyoung iki hafta kadar orada kalmıştı ve seunghun onu ziyarete gittiğinde yıkılmıştı. eşyalarını toplayıp jinyoung'u eve getirmesi bir saat bile sürmemişti.

diğer yanda jinyoung buna katlanamıyordu. "tam olarak neresi berbat? öğrencilerin çoğu orada yaşıyor."

"öğrenci gibi davranmak görüşünü anlıyorum ama yurttaki erkekler... evrimleşmeyi uzun zaman önce bırakmış gibiler. onlarla yaşamak çok zor!"

jinyoung "sana göre." diye düzeltti hemen onu. "daha önce hiç zorluk yaşamadığını bu kadar belli etme. bazı insanlar orada yaşamak zorundalar." seunghun'un hayatı boyunca rahatına düşkün bir prens gibi yaşadığını biliyordu, ondan diğer insanları anlamasını beklemek imkansızın da ötesinde bir şeydi.

"ama sen orada yaşamak zorunda—"

"tartışmayalım artık."

seunghun sustu. bu durumu gerçekten anlayamıyor olsa da jinyoung'un üstüne daha fazla gitmek istemedi. sadece "öğünlerine dikkat et." dedi küçülmeye başlayan suratını göstererek.

iyi ve güzel erkekler hep ağlarWhere stories live. Discover now