21 - seninle ilgilendiğim çok belli değil miydi?

39 7 3
                                    

jinyoung
hyunsuk-ah günaydın
bugün müsait misin

hyunsuk
günaydın hyung
evet müsaitim

jinyoung
buluşalım mı?

hyunsuk
olur!

jinyoung
kahvaltıdan sonra çıkacağım
seni ararım

"hafta sonu dinlenmeme izin vermeliler......"

jinyoung telefonunu cebine sıkıştırıp bıkkın bir ifadeyle seunghun'a baktı. yarım saattir yatakta sızlanıyordu, çenesi asla kapanmamıştı.

"bölüm başkanı neden seni görmek istiyor? bence şu an bunu düşünmen lazım." yatağın köşesine oturup üzerindeki yorganı çekti. "uykun çoktan kaçmıştır kalk artık."

seunghun tekrar ağlamaklı bir ses çıkardı. "bu adam beni ne zaman rahat bırakacak gerçekten......" yorganı geri almaya çalıştı ama jinyoung ona izin vermedi.

"sen yataktan çıkana kadar gitmeyeceğim. aç değil misin?"

"açım." seunghun buruşturduğu suratını hemen düzeltti. "tost yapar mısın?"

jinyoung dik dik yüzüne baktığında onu rahat bırakması ve işlerine devam etmesi için yataktan çıkması gerektiğini anlamıştı.

yüzünü yıkayıp mutfağa geçtiğinde jinyoung'u taburede onu beklerken buldu. tezgahtan tabağını alıp yanına oturdu ve "bugün ne yapacaksın?" diye sordu.

jinyoung düşünceli görünüyordu. gözleri mutfak tezgahındayken iç çekti. "onunla konuşacağım."

"kiminle?" sonra anladı. "niye endişeli duruyorsun?" bunu sormasına gerek yoktu, durum endişelenmesine gayet müsaitti ancak bu seunghun'du. bir şeyler sorması şarttı.

"seninle tanışmak onu rahatsız eder mi ya da üzer mi diye düşünüyorum."

seunghun kafasını salladı. "konuşmayı neden bu kadar ertelediğini şimdi anladım."

jinyoung ona yandan bir bakış attı.

"ne? benimle tanışmak istemiyorsa önemli değil. aynı okuldayız, çaktırmadan gösterirsin olur biter."

bu bilge öneri karşısında jinyoung hayrete düşmüştü. seunghun cidden dümdüz biriydi.

"görüp ne yapacaksın?" diye tersledi onu.

seunghun inanamıyormuş gibi "ya!" dedi. "sana ulaşabilen biri! nasıl göründüğünü tabii ki merak edeceğim."

"ne demek istiyorsun?" jinyoung taburesini ona döndürüp soru dolu bakışlarla baktı yüzüne.

"jinyoung-ah, benim insanlarla ilgilenmiyor oluşum bir şey ama senin dışarıya tavrın.... cidden... yanına yaklaşmaya korkuyorlar."

jinyoung sert biri olduğuyla ilgili şeyler duymuştu ancak seunghun bu konu hakkında ilk defa konuşuyordu.

"bu sonuca nasıl vardın?" diye sordu ilgiyle.

"anlamadım. hep öyleydin?" seunghun dümdüz baktı. "farkında değil miydin? ben bilerek öyle davranıyorsun sanıyordum. lisede iyi olduğun tek kişi bendim. diğerlerine yüz vermiyordun."

belli ki değildi. jinyoung biraz boşluğa düşmüş hissetti. her zaman kendisi ve karakteri hakkında iyi bir farkındalığa sahip olduğunu düşünürdü ama öyle görünüyordu ki seunghun onu kendinden bile iyi tanımıştı.

onun sessizliğe büründüğünü fark eden seunghun tostunu yemeye ara verip garipçe suratına baktı. "jinyoung-ah?" omzunu dürttü. "bu kötü bir şey mi? suratın neden böyle?"

"aptal..." diye söylendi. kendini gözden geçirmeyi kesip alnını seunghun'un omzuna dayadı. "gerçekten aptalsın."

"evet bunu sık sık söylüyorsun." sırıtarak jinyoung'u kucağına çekti ve kollarını etrafına doladı.

"bana bu kadar dikkat ettiğini düşünmemiştim." diye mırıldandı jinyoung.

"neden ki? seninle ilgilendiğim çok belli değil miydi?"

"o yüzden mi duygularını bastırıp yazlıktaki çocuğa öyle davrandın? sadık biri olmaya mı çalışıyordun?"

bu sefer sessizliğe bürünen seunghun'du.

"seni yargılamıyorum, gerçekten merak ettiğim için soruyorum."

"biliyorum biliyorum." sadece bu konuyu böyle bir pozisyonda konuşacaklarını tahmin etmemişti. ellerinden birini jinyoung'un başına koydu, daha sıkı sarıldı ona. "onu gerçekten kötü hissettirdim. bana harika davranan büyükannesinin bile nefretini kazanacak kadar hem de."

jinyoung iç çekti. seunghun'un bunları o zamanlar anlatması bir şeyleri değiştirebilirdi belki ancak geçmiş geçmişte kalmıştı, bu yüzden bir şey demedi.

"söylediklerinde haklısın, seni seçip onu bastırdım ve sadık olmaya çalıştım. eğer anlatsaydım şimdi üzülüyor olmazdın, o da üzülmezdi."

"üzülmüyorum aptal. sadece... bilmiyorum. başta rahatsız hissetsem de ne kadar iyi olduğunu gördükten sonra bu duygu kayboldu." kendini biraz geri çekip seunghun'a baktı. o sıra ifadesine gülmeden edemedi. "sanırım her şeyi o kadar da çok düşünmeyerek iyi bir şey yapıyorsun. önümüze bakmamız gerekiyor. ben de geleceği bu kadar düşünüp yaşadığımız anı mahvetmeyi kesmeye çalışacağım."

seunghun da güldü. "baejin-ah şu an çok tatlı görünüyorsun." ellerini yanaklarına koyup oynadı onunla.

"ya!" jinyoung düşmemek sıkıca pijamasına tutunduğundan suratını seunghun'dan kurtaramıyordu.

yanaklarını iyice sıkıştırıp suratını büzdüğünde jinyoung daha fazla konuşamadı. seunghun onun ördek haline biraz daha güldü, sonra dudaklarını sesli bir şekilde öpüp rahat bıraktı jinyoung'u.

***

hyunsuk
hyung
evde paketini bırakmışsın

seunghun
suk-ah!!!
gÜNAYDINNN
o paket senin
kahve içerken verecektim
unutmuşum

hyunsuk
haa
evet kahve içemedik
bu ne peki?

seunghun
battaniye????

hyunsuk
aman tanrım
hyung
benim bile aklımdan çıkmış
sen nasıl unutmadın

seunghun
alacağım demiştim
birlikteyken fırsatımız olmadı

hyunsuk
peki ama neden üç tane?

seunghun
şöyle ki
bunlar televizyon battaniyesiymiş
zaten kocaman bir şey istemiyordum
boyutları çok ideal
neyse
sadece üç modeli vardı
üçü de çok güzel olduğundan seçemedim
hepsini aldım

hyunsuk
hyung cidden
para harcamayı seviyorsun

seunghun
ehe
hediye olduğu için azar da işitmedim
normalde çok para harcamam yasak biliyorsun :(

hyunsuk
birlikte mi aldınız?

seunghun
evet!
hiçbirini beğenmediğim için dükkandan çıkıyordum
bana televizyon battaniyelerini gösteren oydu

hyunsuk
aa
öyle mi
çok güzeller
istemediğim kadar çok battaniyem oldu
teşekkür ederim hyung :')

seunghun
önemli değil :)
şimdi bölüm başkanıyla görüşmem lazım :(
sonra konuşuruz hyunsuk-ah :(

hyunsuk
sorun mu var

seunghun
bilmiyorum
öğrenirim birazdan

hyunsuk
tamam hyung
bana haber ver

iyi ve güzel erkekler hep ağlarWhere stories live. Discover now