36 - beden dili ve imalar

24 3 4
                                    

sağanak yağmura uyandıklarında hyunsuk ikilinin paylaştığı evdeydi. uyanmamak için sızlanan seunghun'u jinyoung'la birlikte odada bırakıp mutfağa kahve demlemeye gitti. kısa süre sonra jinyoung pes etmiş bir halde yanına geldi, bar taburelerinden birine çöktü.

"daha çok erken." diye mırıldandı hyunsuk. "biraz uyusun."

jinyoung kafasını salladığında onun da tam uyanamamış olduğunu fark etti. suratında sersem bir ifade vardı ve hareketleri de uyuşuktu.

"ben hallederim." dedi mutfağa geçtiğinde. hyunsuk kahve kavanozunu bırakıp kanepeye gitti.

"toplantın kaçta?" jinyoung mutfaktan doğru sordu. salon duvarlarla ayrılmadığından bağırmasına gerek yoktu ama yine de sesi biraz yüksek çıkmıştı.

"öğleden sonra."

kahveyi demlenmeye bırakıp hyunsuk'un yanına gitti. kanepede yanına kurulduğunda hyunsuk bunu bekliyormuş gibi kıvrıldı ve başını jinyoung'un kucağına yerleştirdi.

"öyleyse uyusana. neden kalktın?" böyle söylese de parmakları çoktan hyunsuk'un saçlarında gezinmeye başlamışlardı.

"yalnız oturma." mırıltıyla söyledi.

yağmur damlaları şiddetle pencerelere vurmayı sürdürdü. gökyüzü gri bir renge büründüğünden içerisi de çok aydınlık değildi. biraz korkunç ve huzursuzluk vericiydi. demlenen kahvenin çıkardığı sesi boğuyordu yağmurun gürültüsü. bir süre sessizce tüm bu gürültüyü dinlediler.

"biliyor musun hyung," hyunsuk gözlerini açmadan konuştu. yeni uyanmanın verdiği boğukluk hakimdi sesine. "seninle çok rahatım."

jinyoung buna kendisinin de rahat olduğu tarzında bir cümleyle karşılık verebilirdi ama hiçbir şey söylemedi. parmaklarını hyunsuk'un saçlarında gezdirmeye devam etti usulca.

"seunghun hyungla yakınlaşmam çok zordu. ondan uzunca bir süre çekindim." sonra kısılan sesiyle ekledi: "hala biraz çekiniyorum."

"bunu tahmin ediyordum." iç çekti. "o gece seunghun'u öptüğünde bu yüzden çok şaşırmıştım." hyunsuk bir şey demeyince ekledi: "ama hoşuma gitmişti."

gözlerini açıp jinyoung'a baktı. son cümleyi duyana kadar ne kadar da gergin olduğunu yeni fark etmişti. yine de bu konuyla ilgili sıkıntılarını paylaşabileceği tek kişi jinyoung'tu.

"hala o geceyi tam olarak hatırlayamıyorum." itiraf etti.

"bünyen garip içkilere böyle reaksiyon veriyor demek ki." hayatındaki ikinci prens hyunsuk'tu. "hassas bir bebeksin." diye söylenip yanağını sıkıştırdı.

hyunsuk gülümsedi ve jinyoung elini çekerken onu tuttu, yanağına geri bıraktı.

"bana karşı çekincen yok, neden seunghun'dan hala çekiniyorsun?" artık yanağında olan parmakları orada küçük daireler çizmeye başlamışlardı.

"değil mi? tam tersi olsa garip olmazdı ama... bilmiyorum. ben de anlamıyorum."

hyunsuk'un onunla rahat olması ve çekinmeden yaklaşması iyiydi, jinyoung bundan çok hoşlanıyordu ancak diğer yanda seunghun'a karşı çekingen olması işleri biraz garipleştiriyordu gerçekten de.

"senin için geri adım atıyor, bu canını sıkıyor değil mi?"

hyunsuk gözlerini kaldırıp ona baktı. durumun bu kadar açık olduğunu bilmiyordu.

"artık düşünceli davranmaya çalışıyor. sen çekindiğin için kendini tutuyor olmalı."

"benim adım atmamı bekliyor." hyunsuk hala bu konuda kendine güvenmiyordu. ses tonu bunu açıkça yansıtıyordu.

iyi ve güzel erkekler hep ağlarWhere stories live. Discover now