37 - mahalle partiliyorken üç erkeğe porno yazmak (ikinci kısım şaka)

39 5 13
                                    

kafasında hiçbir düşünce olmasa da seunghun anılarının dolu olduğu bu yer konusunda küçük endişelere sahipti. devasa bahçenin ortasındaki iki katlı eve baktı bir süre. belki de vücudu kahveyle dolu olduğundandı; uykulu hissetmek bir yana dışarıdan belli olmasa da içi kıpır kıpırdı.

hyunsuk jinyoung'u uyandırıp onunla döndüğünde bile hala bahçenin girişinde dikiliyordu. suratında nasıl bir ifade olduğundan bihaberdi, onların geldiğini fark etmemişti bile. gözünün önünde oynayan çocuk hyunsuk ve seunghun'un koşturduğu sahneleri izliyordu. o zamanlar bu devasa bahçenin ucu bucağı yoktu. evin arka tarafına kadar uzanıyor, bahçeye nazaran çok da büyük olmayan havuzun açıklığında bitiyordu ama onlar için her yer oyun alanıydı. o zamanlar.

"eve girelim hyung." hyunsuk sonunda konuşabildiğinde seunghun irkilerek ona döndü. "siz geçin, bagajdakileri—"

"sorun değil, yarın birlikte alırız."

seunghun bir süre sessizce ona bakmayı sürdürdü. daha sonra jinyoung tamamen uyanmış halde iç çekti, seunghun'un diğer yanına geçip koluna girdi ve onu yürümeye zorladı.

"bahçede uyumak istiyorsan rüyanda görürsün. hava çok soğuk." tuhaf ve beklenmedik isteklerine atıf yaparak geveledi ancak o an tek derdi seunghun'un aklını dağıtmaktı. beklediği gibi seunghun kaşlarını çatıp "neden öyle diyorsun..." diye sitem etti. geçmişte hyunsuk'la bahçede uyuduğu çok olmuştu. küçük çadırları onları gecenin serinliğinden koruma konusunda iyiydi ve birbirlerine sahiplerdi.

hyunsuk da benzer anıları anımsamıştı. seunghun'a baktı ve şu an bunların zamanı olmadığını söylemek istercesine kafasını usulca iki yana salladı. neyse ki bu sefer anlayıp ağzını sıkıca kapattı seunghun.

jinyoung her şeyin farkındaydı. açıkçası onların kötü anılardansa güzel olanları hatırlayıp onunla paylaşmalarıyla bir sorunu yoktu. kendini buna hazırlamıştı. seunghun'la uzun süredir birlikte olsa da onun hyunsuk'la olan ilişkisi çocukluklarına dayanıyordu. dahil olmadığı zamanların güzel anılarına karşı yalnızca mutluluk duyabilirdi. o yüzden burada rahat olduğunu görmelerini umuyordu. "hyunsuk-ah, nerede uyuyacağız?" dakikalar önce uyanmamış gibi sorduğunda gözleri etrafta geziniyordu. giriş genişti, ev ise devasa. mobilyalar eski olsalar bile eskimiş görünmüyorlardı. jinyoung'un biraz nutku tutulmuştu. hyunsuk'un durumunun iyi olduğunu bilse de bu kadarını hiç tahmin etmemişti. ev demeye utandığı bu kaliteli yerde mi büyümüştü gerçekten...

hyunsuk onun aklındakilerden bihaberdi. "misafir odalarının ne halde olduğunu bilmiyorum. sadece kendi odamı kullanıyordum." diye açıkladı. öncesinde bunu hiç düşünmemişti. yatağının boyutunu gözünün önüne getirmeye çalıştığı sırada jinyoung alt katta dolanmaya, onun odasını aramaya başladı.

"ya! odası üst katta!" seunghun arkasından koşturdu ve jinyoung'u da alıp üst kata çıkan merdivenlere doğru yürüdü.

hyunsuk uykusuzluğun verdiği tembelliğe rağmen gülmeden edemedi. yavaş adımlarla onları takip etti.

sağ koridorun sonundaki oda onundu. en solda büyükannesinin odası vardı ancak orası bir yıldan fazladır kullanılmıyordu. hyunsuk tuhaf bir hisle o tarafa bakmayı kesip sağa döndü. vardığında kapı pervazına yaslandı ve ikiliyi izlemeye başladı. seoul'deki odasına nazaran oldukça genişti burası. daha birkaç ay öncesine kadar burada yaşıyor olsa da biraz yabancı hissediyordu.

onun aksine seunghun oldukça mutluydu. köşede sadece oyuncakların dizili olduğu bir raf vardı ve ilgiyle onları inceliyordu. "bunların hiçbirini atmamışsın." diye mırıldandı.

hyunsuk da o tarafa baktı. "oyuncaklarımı neden atayım hyung?" bu konuda biraz korumacıydı.

jinyoung gülüp "kendisi bir şeyler atabiliyormuş gibi..." diye söylendi. sonra montunu çıkarıp köşedeki küçük kanpenin koluna bıraktı ve yatağa yürüdü. üçü daha önce bu boyutta bir yatakta olmamışlardı ve açıkçası sığabilecekler miydi bilmiyordu. kararsızca hyunsuk'a baktı.

iyi ve güzel erkekler hep ağlarWhere stories live. Discover now