24 - tat kaçıran konular, yemek sofrası

25 6 20
                                    

buzdolabından malzeme çıkarmaya çalışıyorken "mutfağın halini gördüğüm an aklıma senin gelmene şaşmamalı." diye söylendi jinyoung.

seunghun halinden memnun görünüyordu. "para harcamamın yasak olmadığı tek zamandı." dürüstçe söyleyip güldü.

"ve sen de çıldırdın?" jinyoung ona gözlerini devirdi.

"niye öyle diyorsun, kötü mü oldu? şimdi üçümüze yetecek kadar malzeme var."

"bu mutfakla bir ordu üç ay yaşayabilir seunghun. açgözlü falan mısın?" 

seunghun omuz silkti ve sebzeleri yıkamak için tezgaha geçti. bugün ona elinden geldiğince yardım etmeye kararlıydı.

bir süre sadece sessizce çalıştılar. arada jinyoung'un yönlendirmeleri dışında konuşma olmamıştı. ocağın tamamı tencere ve tavalarla dolduğunda kısa bir mola için sandalyelere çöktüler.

o sıra jinyoung kahve makinesini işaret edip "onu sen mi kırdın?" diye sordu.

"tek başıma yapmadım." dedi seunghun. "birden devrildi, farkında bile değildik."

jinyoung tek kaşını kaldırarak baktı suratına. "birlikte kırdınız yani?"

biraz düşündükten sonra kafasını aşağı yukarı salladı ve "şu an sorguya mı çekiliyorum?" diye hayretle sordu.

jinyoung omuz silkti. tahminleri doğru çıktıkça garip bir şekilde tatmin oluyordu."dökülen kahveyi temizlemeye çalışan kimdi peki?"

bu soru karşısında seunghun'un suratı garip bir hal aldı. "ne demek istiyorsun? temizlemeye çalışmak da ne? o halde olmama rağmen gayet iyi bir iş çıkardım bence."

"senin olduğunu biliyordum. tüm mutfak kahve içindeydi seunghun. cidden... her işi baştan savma yapıyorsun."

"bana gösterdiğin muameleye bak. azarlamaktan keyif alıyorsun değil mi?"

jinyoung kendini tutamayıp aşırı tepkisine güldü. "evet keyif alıyorum." dedi sonra.

mutfakta ne döndüğünü merak etse de bu konu hakkında daha fazla bir şey sormadı ya da söylemedi. onun yerine kalkıp yemekleri kontrol etti.

"oldular mı? artık yiyebilir miyiz?"

"gidip hyunsuk'u çağır."

"neden buradan seslenmiyorsun? öncesinde bana bağırıp duruyordun." suratında apaçık eğlenen bir ifade vardı ve bunu saklamıyordu bile. muhtemelen jinyoung görse sinirlendirdi ancak seunghun'a bakmadan "ona bağırmayacağım." dedi. "eğer gitmiyorsan bunlarla ilgilen, ben gideceğim."

sonunda arkasını döndüğünde seunghun çoktan mutfaktan kaçmıştı. "aptal." diye mırıldanıp çorba doldurmaya döndü.

seunghun salona geçtiğinde neşeyle hyunsuk'a seslendi. kanepede kıvrılmış uyuduğunu gördüğünde ise ağzını kapattı. sessizce yanına gitti, diz çöküp suratına baktı. sonra jinyoung'dan gördüğü gibi elini alnına koydu. ısı öncekine nazaran elini o kadar da yakmıyordu.

"hyunsuk-ah." dedi omzunu hafifçe dürtüyorken. seunghun'a kalsa onu uyandırmazdı ancak yemek yiyip ilaç içmesi gerekiyordu.

yaklaşık bir dakika kadar sonra hyunsuk rahatsızca homurdanmaya başladı. seunghun hemen onu dürtmeyi kesti, eli öylece havada kaldı.

neyse ki hyunsuk çok geçmeden gözlerini hafifçe araladı. hastalık ve aşırı uykudan o kadar sersemlemişti ki göz kapaklarını taşımakta zorlanıyor gibiydi. hala seunghun'un varlığını fark etmemişti.

iyi ve güzel erkekler hep ağlarWhere stories live. Discover now