Seviyorum...

1.2K 117 97
                                    

"Benimle evlen, Farah. Çünkü... Çünkü seni seviyorum."

Güldü. Dolan gözleri kısılıyor ve gözlerini benden ayırmıyordu. Ben... Ben itirafımın tesiriyle heyecanımı yenebilmiş değilim.

"Şaka yapıyorsun değil mi?" deyip tekrar güldü. Sertçe yutkundum.

"Kalbime iniyordu ya... Rica ediyorum bir daha böyle yapma. Az kalsın üzerime alınıyordum."

Eliyle ağzını kapatıp güldü. Gözlerimi gülüşünde kısılan yaşarmış gözlerinden çekemiyorum. Hareketsiz kalmıştım, konuşamıyordum bile.

"Şu an seni tarif edeyim mi? Dur, bak..."

Yerinde kıpırdanıp gülümsedi.

"Boy desen 1.80-85. Ya da 1.90 var mısın?" diyerek elini başını üstünde tuttu. Şirince gülerek devam etti.

"Açık yüreklilikle söylüyorum, sana bakan bir daha bakar. Yakışıklısın yani... Mine yellozu da sinirlerimi bozuyor. Fırsattan istifade... Neyse. Şu el sıkışma şeyini yapmak zorunda mısınız? Neyse. Nerde kalmıştım? Yaa bu arada bugün moralim bozuldu. Birine anlatmasam içimi yer."

Nefes nefese kalmıştı. Ulan neler dedi o şimdi?

İçimdeki çocuksu heyecanla gülmeye başladım. Ulan.

"Mine yellozunun yanında böyle gülersen yersin spor ayakkabıyı!" deyip kaşlarını çattı. Lan.

"Kız sen beni kıskandın mı?" deyip güldüm. Gözlerini devirdi.

"Kabul et, sen de beni seviyorsun." dedim sırıtmama engel olamazken. Güldü.

"Ulan seviyorum tabii." deyip tekrar güldüğünde kalp atışlarımı hissettim. Sonra kaşları çatıldı ve düşünür gibi gözlerini etrafta gezdirdi.

"Biz ne ara sevmeye geldik, anlamadım ama neyse."

Gülümsedi. Hâlâ şaka yaptığımı zannediyor.

"Bak sana ne anlatacağım. Dinle."

Başımı salladım. Ciddi bir hâle bürünüp yerinde dikleşti.

"Sen beni bugün şirkete bıraktın ya... İşte koştur koştur şirkete girdim. Mine yellozu ile asansörde karşılaştık. Bana dedi ki, 'İyi bir üniversiteden mezun olduğun için işe aldım seni, böyle devam edersen kapının önüne koyarım, başka kimse de almaz senin gibi basit kızı.' dedi. Bana basit kız dedi. Ulan yelloz. Neyse..."

Sık sık nefes alıp veriyordu. Morali bozulmuştu. Ulan.

"İyice dedikoducu kadınlar gibi oldum ya uff!" deyip elleriyle yüzünü kapattı.

"Farah... Şu an sinirlerin bozuk ve bu kadın bir daha böyle bir imada bile bulunursa istifanı ver direkt-"

"Senin ağzın neler söylüyor, Alp Bey?" dedi gözlerini kocaman açarak. Güldüm. Lan.

"Zor bulmuşum zaten işi. Bırakmak olmaz."

Durgunlaştı. Dudaklarımı aralayacağım vakit başını kaldırıp gülümsedi.

"Neyse ben gideyim. Yarın geç kalmak istemiyorum işe. Sen de yorgunsundur."

Boğazımı temizleyip yerimde dikleştim. Onu sevdiğimi bilmesini istiyorum. İnanmasını...

"Farah ben söylediklerimde ciddiydim. Böyle şeyde şaka olmaz. Seni seviyorum."

"Alp, istifa etmek olmaz bak-"

Durdu. Anlamaz hâlde bana bakıyordu.

"Anlamadım, Alp Bey. Benim kafa basmıyor da..." deyip gözlerini kırpıştırdı. Konuşmama fırsat vermeden alel acele konuşmaya başladı.

"Şey özür dilerim ya. Yanlış bir şey yaptım galiba ben."

Sesli nefes alıp verdim. Ulan ben kendimi anlatamayacak mıyım?

"Ulan evlenmek istiyorum seninle! Karımın benden kısacık ve tatlı olmasını istiyorum, olamaz mı?!"

Kocaman açtığı gözleriyle bana bakıyordu. Kalp atışlarımın hızlanmasıyla sertçe yutkundum. Şaşkın bakışlarıyla başını usulca salladı.

"B-ben gideyim. Şimdi nikah da basarsın sen bana."

Güldüm. Şirince gülüp gözlerini kaçırdı. Ulan çok tatlı.

Perde Where stories live. Discover now