Tatlı...

1.2K 121 101
                                    


"Ne! Evlenme teklifi mi ettin?"

Gencay sırıtarak bana bakıyordu. Sırıtıyorum lan.

"Sen ne yere bakan ne yürek yakanmışsın. Ulan ben turtama evlenme teklifi etmedim daha. Senden hızlısı mezarda dostum."

Gözlerimi devirdim. Mal.

"Bir anda gelişti-"

"E yenge ne dedi?" dedi hararetle. Duraksadım.

"'Şimdi nikah da basarsın sen bana.' dedi, güldük ve gitti-"

"Vuhuuu! Lan ne dedin kıza, hoşuna gitmiş."

Kahkaha atıyordu. Ulan.

Kapının tıklatılmasıyla sırıtmayı kesip başımı kaldırdım. Türkan hanım gelmişti.

"Alp Bey kusura bakmayın, bölüyorum."

"Buyrun, Türkan hanım."

İçeriye geçti.

"Bu hafta çalışabilmem için sağlığım hususunda doktorumla görüştüm. Erken doğum riski varmış. Kendimi yormamam gerektiğini söyledi. Ben bu hafta kalmak istedim ama-"

"Anladım, Türkan hanım. Siz dert etmeyin. İnşallah sağ salim kucağınıza alırsınız bebeğinizi. İş bitimini beklemeyin. Şimdi çıkabilirsiniz."

Mahcup hâlde bana bakıyordu. İş ahlakı olan biri, Türkan hanım. Dudaklarımı aralayacağım vakit Gencay'ın sesiyle duraksadım.

"Haber verirsiniz bebek doğunca, Türkan hanım. Vallahi bebek sevmek istiyoruz." deyip güldü. Güldüm. Türkan hanım gülümseyerek başını sallayıp bana döndü.

"Yeni sekreter bulana kadar burda kalmak isterdim, Alp Bey. Üzgünüm."

"Siz bunları düşünmeyin. Bu hafta içinde halledeceğim. Hoşça kalın."

Başını sallayıp yaşaran gözleriyle gülümsedi.

"Kolay gelsin size. Sizinle çalışmak çok güzel. Umarım karşınıza hep iyi insanlar çıkar. Hoşça kalın."

Gülümsedim. Memnun hâlde bana ve Gencay'a bakıp ofisten çıktı. İnşallah her şey yolunda gider.

"Alpcik bu sekreter işinde iş ilanları ile gelenlerle cuma günü görüşürsün. Yarın iş yemeği vardı. O zaman da ben gelirim yanına. Hem yengemi görmeyeli oldu." deyip güldü. Başımı sallayıp gülümsedim.

"Sağ ol kardeşim."

Başını salladı.

"Sen bi durgunlaştın sanki. Ne oldu?"

Gözlerimi çizimlerden çekip başımı kaldırdım.

"Türkan hanımda kaldı aklım. Erken doğum riski deyince-"

"Lan sen yengem hamile olduğunda ne yapacaksın?"

Kahkaha attı. Hissettiğim kalp atışlarımla sertçe yutkundum. Ulan.

"Lan sus. Kızın yanında da böyle dersin. Kız yanlış anlayacak-"

"Anlamaz yengem. Hem senin gibi adam bulmuş, bir düzine çocuk yapar boy boy-"

Masanın üzerindeki kalemliği almamla sandalyeden kalkması bir oldu. Kalemlik omzuna gelip kalemler yere dağılmıştı. Hâlâ gülüyordu. Geri zekalı.

"Git işine Gencay! Elimden kaza çıkmadan git!"

"Tamam ya! Yengem isterse hatırlatırım sana bu günü." deyip pis pis güldü. Mal.

Kaşlarımı çatmış, ona bakmayı sürdürdüğümde dışarı çıkmıştı. Başımı iki yana sallayıp önüme döndüm.

Farah bunları duysa neler düşünürdü kim bilir?

...

Arabadan inip gözlerimi etrafta gezdirdim. Kimse yoktu. Hava da kararmıştı. Yarın iş yemeği olduğu için proje üzerinde yoğunlaşmıştım.

Bir müddet karşı apartmanın kapısına baktım. Bugün onu göremedim.

Cebimden telefonumu alıp rehbere girdim. Farah...

"Alp... Sonra konuşalım olur mu?" dedi alel acele. O sırada başka bir ses dâhil oldu.

"Farah ben çıkıyorum. O dosyaların üzerinden geçmeden çıkmıyorsun."

Bu Mine yellozuydu. Yelloz mu?

"Tamam Mine hanım."

Kısa sessizliğin ardından sesini duydum.

"Kapatmadın değil mi?"

Güldüm. Ulan.

"Kapatmadım kapatmadım da saat kaç oldu, ne diye şirkettesin sen?"

"Yarın iş yemeği var ya, ona hazırlık yapmam gerekmiş. Çıkma dedi. Ulan bu kadını sevmiyorum."

Gözlerimi devirdim. Toplantıda gerekenler söylendi, zaten. Sadece eksikler tamamlanacak.

"Farah yalnız mısın şirkette? Akşam oldu kızım hâlâ orda duruyorsun."

"Mesai arkadaşım var. Onunla birlikte çıkacağız."

Dudaklarımı aralayacağım vakit bir kız sesi duydum.

"Ben biraz sonra çıkıyorum, Farah. Haberin olsun. Birlikte çıkarız."

"Tamam Yaren. Teşekkür ederim."

Boğazımı temizledim.

"Farah nasıl geleceksin?"

"Yaren bırakacak beni. Sarı tostosu var." deyip güldü. Güldüm. Ulan.

"Ben şu dosyalara bakıyım. Yarın iş yemeğinde görüşürüz. O zamana kadar rahatına bak."

Apartmana doğru ilerledim.

"Tamamdır hanımefendi. Rahatıma bakmaya gidiyorum."

Şirince güldü. Gülümsüyorum.

"Ben rahatına bakıyorsun sanmıştım."

Güldüm.

"Apartmana giriş yapıyorum şu an. Proje üzerinde yoğunlaştım bugün."

"Yaa öyle mi? Çalışkan adamın hâli başka oluyor tabii. Ha bu arada..."

Güldü. Sırıtmayı kesip dikkatimi ona verdim.

"Dikkat et de bir yere çarpma kafanı. Sende de boy var canım!"

Güldüm. Ulan.

"Sen de taktın iyice boyuma." dedim gülerek.

"Yaramı deşme, keserim seni!"

Homurdandı. Ulan her defasında beni güldürmeyi nasıl başarıyor?

"Tamam kapat. Gülüyorsun bir de. Dosyalara da bakamadım zaten."

"Bakma dosyalara falan. Gerek yok. Mine hanım o kadar bakmıyor lan."

"Valla mı?" dedi heyecanla. Güldüm. Gülüşleri kulağıma geliyordu.

"Valla. Hadi hazırlan, sarı tostosla gel evine."

Şirince güldü. Gülümsüyorum.

"Yaa çok tatlısın!"

Sözleri üzerine kalakaldım.

Nefes nasıl alınıyordu lan.

"Şey Alp, Yaren geldi. S-sonra konuşuruz."

Ve telefon kapandı. Asansörle bakışırken kapısının açılmasıyla geriledim. Bir amca çıktı. Tuhaf tuhaf bana bakıyordu. Yanımdan geçti. Asansöre binsem iyi olacak.

Perde Where stories live. Discover now