Şımarık...

1K 104 105
                                    


-Alp-

"Ben saygıda kusur etmedim size. Beni dinlemiyorsun ki baba-"

"Elin para gördü diye adam mı sandın kendini!"

Telefonu suratıma kapattı. Sinirle arkamı dönüp telefonu fırlattım. O sırada Gencay'ı fark ettim. Telefonu havada yakaladı.

"Lan oğlum ne yapıyorsun sen?"

Kendimi koltuğa bıraktım. Başımı ellerimin arasına alıp gözlerimi sımsıkı kapattım. Hiç destek olmadınız bana.

Gencay omzumu sıktı.

"Alp kardeşim... Ulan bırak artık şunları-"

"Yine başlarına bi halt açmışlar. Lan evleneceğim dedim umursamadı bile! Gelmiş şimdi de 'elin para gördü diye adam mı sandın kendini' diyor bana. Ulan!"

Çatılı kaşlarıyla gözlerini devirip başını çevirdi.

"Yengem biliyor mu meseleyi?"

Başımı iki yana salladım. Farah ailemin durumunu bilmiyordu.

"Bilmiyor. Sadece ilgisiz olduklarını söyledim-"

"Ha yani onların senin üzerine çöktüklerini söylemedin yani?"

Gözlerimi devirdim.

"Gencay hiç nefesini tüketme, zaten artık onları umursamıyacağım. Ben... Ben eskisi gibi değilim. Kendim olduğumu hatırladım lan. Artık başkalarının sorumsuzluğunu yüklenmiyeceğim. Hem benim yeni- benim ailem olacak inşallah. Önüme bakacağım."

Başımı Gencay'a çevirdiğimde sırıttığını gördüm. Ne var bakışı attığımda koltukta yayıldı.

"Eh Alpcik... Yani ben dedim sana, sana kız şarttı. Büyük sözü dinleyin, demiş atalarımız. İşte dinleyeceksin-"

Kafasına geçirdim bir tane. Güldü. Mal.

"Aynı yaştayız geri zekalı." dedim gülerek. Ulan.

Başımı çevirdiğimde Farah'ı fark ettim. Önündeki işiyle ilgileniyordu. Eli boynuna gittiğinde yorulduğunu anlamıştım. Dudakları kıpırdadı. Ne dediğini anlamasam da sesi kulaklarımda çınladı. Gülümsüyorum.

"Neyse ben gidiyorum. Senin başka işlerin var."

Yanımda hissettiğim hareketlilikle başımı çevirdim. Gencay ayağa kalkmıştı.

"Nereye?"

"Pazara. Meyve ister misin?"

Anlamaz hâlde kaşlarım çatılırken kahkaha attı.

"Lan sabahtan beri yengemi kesiyorsun. Gidiyorum, diyorum."

Gözlerimi devirdim.

"Abartma-"

"Ne abartmaması oğlum. Sap sap geziniyordun ortada. Şimdi... Lan turtamı özledim ben." dedi mızmızlanarak. Güldüm.

Ofisten çıktığında arkasından gittim. Lan ne oluyor?

"Yenge kolay gelsin." dedi sırıtarak Gencay. Gözlerim Farah'a gittiğinde gülümsediğini gördüm. Çok tatlıydı. Yerim lan.

"Şu Alpciğe bir şey de, işini aksatıyor. Evlendikten sonra da yaparsa bilemiyeceğim artık."

"Gencay şakanın sırası değil şu an."

Kahkaha attı. Başımı Farah'a çevirdiğimde anlamaz hâlde bana bakıyordu.

"Yavrum bir şey yok. Gencay uğraşacak adam arıyor."

Gülümsedi-

"Lan! Alpcik... Vuhuu!"

Ulan.

"Senin işin gücün yok mu, git işine." deyip kaşlarımı çattım. Sırıttı.

"Yenge sizin aşkınıza doyum olmaz, ben gidiyorum."

Gencay gülerek yanımızdan ayrıldığında ona döndüm. Kızarmış yanaklarıyla bana bakıyordu. Ulan Gencay.

"Alp... Bir şey mi oldu?"

Sandalyeyi çekip oturdum. Derin nefes alıp verdikten sonra başımı kaldırdım. Beklentiyle bana bakıyordu.

"Az önce babamla konuştum. Farah... Annemle babam benden hep bir şeyler bekledi. Onlardan sevgi beklerken onlar iş hayatına atıldığımdan beri kendi borçlarını ödememi istediler. Bu borçlar da keyfi borçlar... Bir aile gibi olamadık biz."

"Alp üzülme... Bak, ben senin yanındayım... Omuzların... Omuzlarındaki yükün ağır olduğunu hissediyordum ama seni bu denli sıkan ağırlıkta olduğunu bilmiyordum. Nişan için ailenin de gelmesini, sana destek olmasını istiyorsun evet ama gelmezlerse gelmesinler, Alp. Lütfen kendini üzme artık. Evlilik nasip olursa herkes dağıldığında elini tutan ben olacağım inşallah. Üzülme..."

Yanan gözlerimle yutkunup gülümsemeye çabaladım. Şirince güldü.

Şimdi eşim olsan da sarmalasam seni.

"Ulan benden kurtulmak kolay mı?" dedi gülerek. "Hani sevilmeyecek kız da değilim."

Göz devirdi. Güldüm. Ulan.

"Farah..."

"Sizi dinliyorum, Alp Bey." dedi gülümseyerek. Yerimde dikleştim.

"Duyduğuma göre isteme, söz, nişan işleriniz varmış. Tarihiniz belli mi?" deyip kaşlarımı havalandırdım. Düşünür gibi yapıp başını iki yana sallayarak bana döndü.

"Hayır, Alp Bey. Sanırım bunu müstakbel nişanlımla konuşmam gerek. Bana kalırsa bir ay içinde yapabiliriz ama onun düşüncesi de önemli benim için."

Şirince güldü. Güldüm.

"Karşı çıkacak hâli yok ya. Programına uymazsa elbet size uyduracaktır. Lan tamam!"

Güldü. Yerinde kıpırdanıp heyecanla atıldı.

"Yaa çok tatlısın ama sen. Canım sırığım benim!"

Lan.

Kocaman açtığı gözleriyle bana bakıyordu. Güldüm. Gözlerini devirip şirince güldü. Ulan çok tatlı.

"Annem ve babamla konuştum, bir ay içinde olmasını uygun buldular. Tarih belirleriz." dedi tatlı tatlı bana bakarken. Yerim lan.

"Tamam, belirleriz. Bu arada... Annemle babam nasıllar?" dedim gülümseyerek. Yerinde kıpırdanıp heyecanla konuşmaya başladı.

"Annemin telefonları susmuyor bu ara. Akrabalarla konuşuyor. Seni öve öve bitiremedi. Ulan anne..." deyip güldü. Güldüm.

"Babamın keyfi yerinde çok şükür. Durduk yere yanıma gelip öpüyor beni. Canım babam..."

Durgunlaştı. Yüzümdeki gülümseme eşliğinde dudaklarımı araladım.

"Seni çok seviyor."

Başını sallayıp gülümsedi.

"Ben de çok seviyorum, babamı. Ve biliyor musun, babam seni çok sevdi. O kadar huzurlu ki senin hakkında konuşurken. Hadi yine iyisin." dedi gülerek. Güldüm. Ulan.

"Ben çok mutluyum, Farah. Seninle evlenme düşüncesi aklıma geldikçe gülüyorum lan!"

Güldü.

"Yaa Alp, ben de çok mutluyum! Haberin olsun şımarıyorum bak." deyip tekrar güldüğünde gözlerimi kısıp gülümsedim.

"Şımarık seni."

Gözlerini devirip güldü.

"Şımarık mı, o ne?" deyip gözlerini etrafta gezdirir gibi yaptığında güldüm. Gülen yüzünden gözlerimi çekemezken içimdeki huzurla dudaklarımı araladım.

"Şımarığım benim..."



Perde Where stories live. Discover now